90 lı yıllar, sanırım ben de 7-8 yaşlarındaydım. Bir yerde insanlara kahveleri nasıl içtikleri soruluyordu, bir misafirlikteydik. "Ben de şekerli içerim" dedim ev sahibine. Dedem veya babaannem şimdi tam hatırlamıyorum birisi bana döndü ve "çocuklar kahve içerse kulaklarının arkası kararır"dedi. İnandım mı buna tam bilmiyorum fakat kahveyi içemeyeceğime ikna olmuştum. İçemedim orada kahveyi ama kokusu burnuma gelmişti ve çok da merak ediyordum nasıl bir şey olduğunu.
Sanırım bazı anlar hiç unutulmuyor.
Babam da 95 yazında İtalya'da içtiği bir fincan kahveyi hala "İtalyanların kahvesi çok nefisti" diye anlatır durur. Ona çeşitli yerlerden espresso aldım fakat o ısrarla "aynı tat değil oğlum" dedi durdu. Sonra ben de gittim İtalya'ya, hakikaten aynı tat değilmiş. Damak diye bir şey var, gerçekten nefisti ve gerçekten de Türkiyede o lezzette kahve satılmıyor. Roma'da rastgele bir dükkandan içtiğin espressonun tadı 4 katı fiyata İstanbul'da içtiğin espressoda yok. Bunu söyleyince de damak tadının, damak zevkinin züppelik olmadığını anlatmakta zorlanıyorsun bazen insanlara.
Benim de öyle unutamadığım bir fincan kahve anım var. Eski mardinde gezerken Ulu caminin avlusunda içtiğim mırra. Saçları pırıl pırıl taranmış, bembeyaz bir gömlek içinde 70 li yaşlarında gerçek bir beyefendi ile karşılaştım. Orada kütüphane görevlisiymiş kendisi. Hani çay-kahve demini alır ya, insan da hayattan demini alıyor belli ki bir yerde veya alamadan ölüyor bir kısmı belki de. Beyefendi deyince istanbul beyefendisi gelmesin aklınıza, Mardin beyefendisi bu bahsettiğim kişi. Beyefendi olmak için şivenizden ödün vermek zorunda değilsiniz. Bana camiden, tarihinden ve caminin avlusunda akan pınardan bahsettikten sonra mırra ikram etti. Hazırlanması 5-6 saati buluyormuş. Ben gittiğimde öğle saatleri idi, sabah koymuş kahveyi hazırlanması için. İçtiğimde aldığım lezzeti nasıl tarif ederim bilemiyorum. Aslında belki de kahve o kadar lezzetli değildir. Belki de lezzetli olan andır kim bilir.
çok uzattım farkındayım, Kısacası kahve tüketmeyi baya seviyorum. Türk kahvesi, filtre, espresso, mırra.. Her türlüsünü severim. Sütlü kahvelerle pek aram yok, cappucino hariç. Latte moka çeşitli şuruplarla hazırlanmış şeyler... Hiç bana göre değil.
Melitta look V marka bir filtre kahve makinem var. Bunun yanına Gaggia classic pro bir espresso makinesi aldım daha yeni. Aslında "evde espresso ile kim uğraşacak, cafede içiyorum işte" diye düşünüyordum. Fakat, sürekli gittiğim ve espressosunu beğendiğim cafe el değiştirince bozdu. Starbucks zaten sevmiyorum pek. Bunun yanında hadi önemli değil deyip bir cafeye gitsek bile 4 arkadaş oturup birer kahve birer çay içince 1000 liralık olup çıkıyoruz. Bu durum canımı sıktı, ben de gittim espresso makinesi aldım. Şimdi sanırım bir de değirmene ihtiyacım var. Filtre kahve öğütmek için blender tarzı öğütücü vardı evde ama espresso başka bir meseleymiş.
Sanırım bazı anlar hiç unutulmuyor.
Babam da 95 yazında İtalya'da içtiği bir fincan kahveyi hala "İtalyanların kahvesi çok nefisti" diye anlatır durur. Ona çeşitli yerlerden espresso aldım fakat o ısrarla "aynı tat değil oğlum" dedi durdu. Sonra ben de gittim İtalya'ya, hakikaten aynı tat değilmiş. Damak diye bir şey var, gerçekten nefisti ve gerçekten de Türkiyede o lezzette kahve satılmıyor. Roma'da rastgele bir dükkandan içtiğin espressonun tadı 4 katı fiyata İstanbul'da içtiğin espressoda yok. Bunu söyleyince de damak tadının, damak zevkinin züppelik olmadığını anlatmakta zorlanıyorsun bazen insanlara.
Benim de öyle unutamadığım bir fincan kahve anım var. Eski mardinde gezerken Ulu caminin avlusunda içtiğim mırra. Saçları pırıl pırıl taranmış, bembeyaz bir gömlek içinde 70 li yaşlarında gerçek bir beyefendi ile karşılaştım. Orada kütüphane görevlisiymiş kendisi. Hani çay-kahve demini alır ya, insan da hayattan demini alıyor belli ki bir yerde veya alamadan ölüyor bir kısmı belki de. Beyefendi deyince istanbul beyefendisi gelmesin aklınıza, Mardin beyefendisi bu bahsettiğim kişi. Beyefendi olmak için şivenizden ödün vermek zorunda değilsiniz. Bana camiden, tarihinden ve caminin avlusunda akan pınardan bahsettikten sonra mırra ikram etti. Hazırlanması 5-6 saati buluyormuş. Ben gittiğimde öğle saatleri idi, sabah koymuş kahveyi hazırlanması için. İçtiğimde aldığım lezzeti nasıl tarif ederim bilemiyorum. Aslında belki de kahve o kadar lezzetli değildir. Belki de lezzetli olan andır kim bilir.
çok uzattım farkındayım, Kısacası kahve tüketmeyi baya seviyorum. Türk kahvesi, filtre, espresso, mırra.. Her türlüsünü severim. Sütlü kahvelerle pek aram yok, cappucino hariç. Latte moka çeşitli şuruplarla hazırlanmış şeyler... Hiç bana göre değil.
Melitta look V marka bir filtre kahve makinem var. Bunun yanına Gaggia classic pro bir espresso makinesi aldım daha yeni. Aslında "evde espresso ile kim uğraşacak, cafede içiyorum işte" diye düşünüyordum. Fakat, sürekli gittiğim ve espressosunu beğendiğim cafe el değiştirince bozdu. Starbucks zaten sevmiyorum pek. Bunun yanında hadi önemli değil deyip bir cafeye gitsek bile 4 arkadaş oturup birer kahve birer çay içince 1000 liralık olup çıkıyoruz. Bu durum canımı sıktı, ben de gittim espresso makinesi aldım. Şimdi sanırım bir de değirmene ihtiyacım var. Filtre kahve öğütmek için blender tarzı öğütücü vardı evde ama espresso başka bir meseleymiş.