Merhabalar,
Ortaokul ve liseyi İstanbul'da okumuş olmama, babam-annem'in ve kardeşimin halen İstanbul'da yaşıyor olmalarına rağmen, ben 1985'den beri Ankara'da yaşıyorum
Aile ziyareti nedeniyle İstanbul'a yapacağım bir yolculuk öncesinde Şerif Bey'e özel bir mesaj atıp, İstanbul'dan kahvesiz, eli boş dönmek istediğimi yazmıştım. Şerif Bey o hafta sonunda kahve yarışması için kahve kavuracağını ve bana da kahve verebileceğini söylediğinde çok mutlu oldum. İstanbul'a gelince, telefon ile görüştük ve Cumartesi günü Avrupa yakasında kahve kavuracağını söyledi. Anadolu yakasından, akşam FB-GS derbisinin olduğu bir günde doğrusu karşıya geçmek pek de işime gelmedi. Şerif Bey Anadolu yakasında yaşadığını ve akşam kahveyi Anadolu yakasına kendi getirebileceğini söyleyince bu fikir çok cazip geldi ve bir AVM'de buluşmak üzere sözleştik.
Malum, İstanbul'daki evde kahve ile ilgili tek şey türk kahvesi için cezve Hemen kardeşimi ayartıp, acilen bir el değirmeni ve French Press satın almak üzere evden fırladık.
Yolda sürekli olarak kahvenin taze olması gerektiğinden sözediyorum; kavrulmuş çekirdek kahvenin en fazla bir-iki ay dayanacağından, öğütülmüş kahvenin ise hızla bayatladığından ve birkaç saat içinde içilmez hale geleceğinden, içmeden hemen önce öğütülmesi gerektiğinden, el değirmeni ile öğütmemiz gerektiğinden bahsedip, kafasını şişirip duruyorum.
Sonunda el değirmenini Bostancı dolmuş yolunda bir baharatçıdan bulup aldık. 0.5lt'lik Bodum Chambord ise daha kolay; Şerif Bey'le buluşacağımız AVM'deki Starbucks'tan.
Bodum'u alınca 1 adet bedava kahve veren Starbucks'a oturuyoruz ve Şerif Bey'i bekliyoruz. Kardeşime, orada içtiğimiz kahvenin yanık tadına dikkat etmesini, kahveye konan sütün kahvenin hatalarını kapattığını, aslında kahvenin tadının anlaşılabilmesi için daha az kavrulması gerektiğinden bahsederek kafasını şişirmeye devam ediyorum. Şerif Bey'den gelen kahvenin ne kadar farklı olacağından filan bahsediyorum, ama aradan epey bir zaman geçiyor, Şerif Bey arıyor ve tahmin ettiğim gibi, trafiğe takıldığını söylüyor Kahveyi Pazar sabahı eve getirebileceğini söylüyor.
Çaresiz, eve eli boş dönmemek için Starbucks'tan 250gr'lık bir Guatemala paketi alıp evin yolunu tutuyoruz. (Yanlış hatırlamıyorsam paketlenme tarihi 2.5 - 3ay öncesine ait). Akşam hemen öğütüp, French Press ile deniyoruz. Taze öğütülmüş olduğundan tadını beğeniyoruz.
Pazar sabahı Şerif Bey uzun bir uğraş sonunda evin adresini buldu ve söz verdiği kahveyi getirdi. Kahve El Salvador Finca La Batea (Orange Bourbon). O bir CoE (Cup of Excellence) kahvesi Uzun süredir tanışıyormuş gibi heyecanla tokalaşıyoruz, eve gelmesini teklif ediyorum, teklifimi eşi ile buluşacağını söyleyerek kibarca reddediyor. Ben kahveye kavuşmuş olmaktan mutluyum, ama bir yandan da Şerif Bey'i eve kadar gelmek zorunda bırakmış olmaktan utanıyorum.
Ama Şerif Bey o kadar candan ki. Heyecanla anlatıyor; kahvenin bir önceki gün yaptıkları tadımda en beğenilen ikinci kahve olduğunu ve kahvenin "Orange Bourbon" olduğunu ilave ediyor. En kısa zamanda yeni imalathanesinin açılması ve taze kahveye kavuşma temennisi ile ayrılıyoruz.
Kahve çekirdeklerinin ve yaptığım espresso'nun fotolarını ve kahveye ilişkin tadım notlarımı başka bir başlıkta paylaşacağım.
Şerif Bey'le tanışmamın hikayesi böyle. Fakat Ankara'ya döndüğümde, Cumartesi günkü kavurmanın ve tadımların Kronotrop'ta yapıldığını ve başka pekçok yarışma kahvesinin tadıldığını forumdan öğrenip karşıya gitmediğim için kahroluyorum.
Bundan sonraki ilk İstanbul ziyaretimde Kronotrop'a da uğrayacağım. Hatta, Şerif Bey'in bu forumdan müjdesini verdiği önümüzdeki hafta sonundaki tadıma da katılırım belki...
Keyifli kahveler.
uorlu@kahveUNO
Ortaokul ve liseyi İstanbul'da okumuş olmama, babam-annem'in ve kardeşimin halen İstanbul'da yaşıyor olmalarına rağmen, ben 1985'den beri Ankara'da yaşıyorum
Aile ziyareti nedeniyle İstanbul'a yapacağım bir yolculuk öncesinde Şerif Bey'e özel bir mesaj atıp, İstanbul'dan kahvesiz, eli boş dönmek istediğimi yazmıştım. Şerif Bey o hafta sonunda kahve yarışması için kahve kavuracağını ve bana da kahve verebileceğini söylediğinde çok mutlu oldum. İstanbul'a gelince, telefon ile görüştük ve Cumartesi günü Avrupa yakasında kahve kavuracağını söyledi. Anadolu yakasından, akşam FB-GS derbisinin olduğu bir günde doğrusu karşıya geçmek pek de işime gelmedi. Şerif Bey Anadolu yakasında yaşadığını ve akşam kahveyi Anadolu yakasına kendi getirebileceğini söyleyince bu fikir çok cazip geldi ve bir AVM'de buluşmak üzere sözleştik.
Malum, İstanbul'daki evde kahve ile ilgili tek şey türk kahvesi için cezve
Hemen kardeşimi ayartıp, acilen bir el değirmeni ve French Press satın almak üzere evden fırladık.Yolda sürekli olarak kahvenin taze olması gerektiğinden sözediyorum; kavrulmuş çekirdek kahvenin en fazla bir-iki ay dayanacağından, öğütülmüş kahvenin ise hızla bayatladığından ve birkaç saat içinde içilmez hale geleceğinden, içmeden hemen önce öğütülmesi gerektiğinden, el değirmeni ile öğütmemiz gerektiğinden bahsedip, kafasını şişirip duruyorum.
Sonunda el değirmenini Bostancı dolmuş yolunda bir baharatçıdan bulup aldık. 0.5lt'lik Bodum Chambord ise daha kolay; Şerif Bey'le buluşacağımız AVM'deki Starbucks'tan.
Bodum'u alınca 1 adet bedava kahve veren Starbucks'a oturuyoruz ve Şerif Bey'i bekliyoruz. Kardeşime, orada içtiğimiz kahvenin yanık tadına dikkat etmesini, kahveye konan sütün kahvenin hatalarını kapattığını, aslında kahvenin tadının anlaşılabilmesi için daha az kavrulması gerektiğinden bahsederek kafasını şişirmeye devam ediyorum. Şerif Bey'den gelen kahvenin ne kadar farklı olacağından filan bahsediyorum, ama aradan epey bir zaman geçiyor, Şerif Bey arıyor ve tahmin ettiğim gibi, trafiğe takıldığını söylüyor
Kahveyi Pazar sabahı eve getirebileceğini söylüyor.Çaresiz, eve eli boş dönmemek için Starbucks'tan 250gr'lık bir Guatemala paketi alıp evin yolunu tutuyoruz. (Yanlış hatırlamıyorsam paketlenme tarihi 2.5 - 3ay öncesine ait). Akşam hemen öğütüp, French Press ile deniyoruz. Taze öğütülmüş olduğundan tadını beğeniyoruz.
Pazar sabahı Şerif Bey uzun bir uğraş sonunda evin adresini buldu ve söz verdiği kahveyi getirdi. Kahve El Salvador Finca La Batea (Orange Bourbon). O bir CoE (Cup of Excellence) kahvesi
Uzun süredir tanışıyormuş gibi heyecanla tokalaşıyoruz, eve gelmesini teklif ediyorum, teklifimi eşi ile buluşacağını söyleyerek kibarca reddediyor. Ben kahveye kavuşmuş olmaktan mutluyum, ama bir yandan da Şerif Bey'i eve kadar gelmek zorunda bırakmış olmaktan utanıyorum. Ama Şerif Bey o kadar candan ki. Heyecanla anlatıyor; kahvenin bir önceki gün yaptıkları tadımda en beğenilen ikinci kahve olduğunu ve kahvenin "Orange Bourbon" olduğunu ilave ediyor. En kısa zamanda yeni imalathanesinin açılması ve taze kahveye kavuşma temennisi ile ayrılıyoruz.
Kahve çekirdeklerinin ve yaptığım espresso'nun fotolarını ve kahveye ilişkin tadım notlarımı başka bir başlıkta paylaşacağım.
Şerif Bey'le tanışmamın hikayesi böyle. Fakat Ankara'ya döndüğümde, Cumartesi günkü kavurmanın ve tadımların Kronotrop'ta yapıldığını ve başka pekçok yarışma kahvesinin tadıldığını forumdan öğrenip karşıya gitmediğim için kahroluyorum.
Bundan sonraki ilk İstanbul ziyaretimde Kronotrop'a da uğrayacağım. Hatta, Şerif Bey'in bu forumdan müjdesini verdiği önümüzdeki hafta sonundaki tadıma da katılırım belki...
Keyifli kahveler.
uorlu@kahveUNO