merrtk
Yeni Kahvesever
- Katılım
- 8 Haz 2016
merhaba değerli dostlar.
türkiye'deki gerçekleri, yozlaşmayı ve bürokrasiyi bir kez daha görme fırsatı yakaladık. olanlar, yaşananlar çok acı olsa da ne yazık ki hepimiz bu gerçeğin bir parçasıyız. arkadaşa geçmiş olsun, adına üzüldüm. hayallerini devam ettirmesi dileğiyle.
ilgili kaynak
Geçtiğimiz günlerde sizlere hoş bir konsept olan, kamyonu kahve istasyonuna dönüşerek sokaklara nitelikli kahveyi yayan Manivela Coffee Truck'ı tanıtmıştık. Tesadüftür ki kısa süre sonra Hürriyet'ten Emre Özpeynirci'nin haberi ile benzer bir konsepti hayata geçirmeye niyet eden fakat feci şekilde bürokrasiye toslayan bir gencin öyküsünü öğrendik.
İbrahim Erkarakaş isimli İzmirli bir genç, 8 ay önce nitelikli kahveyi sokağa taşıma hayali ile yola çıkmış ve yenilikçi fikrini seyyar kahve aracıyla hayata geçirmek istemiş. 93 model bir minibüsü uzun ve sıkı bir çalışmanın ardından yürüyen kahve dükkanına çevirmiş. Dünyada benzeri çok fazla olan bir ürünü Türkiye’de deneyerek yapmak istemiş ancak başaramamış. Nedeni ise bürokratik engeller.
Konudan bir hayli dertli olan Erkarakaş, yaşadığı sorunları Twitter’da uzun bir zincir yaparak anlatmış. Bir türlü hayata geçmeyen projesinin neden hayata geçmediğini öğrendiğinizde yaratıcı yönünüz körelebilir, ‘İşte girişimci gençlerin başına bunlar geliyor” diye düşünebilirsiniz. İşte Erkarakaş’ın Twitter’dan paylaştığı girimşicilik öyküsü:
“Tanıdığım birkaç tane, girişim üzerine çalışan gençleri teşvik eden hocalar vardı, ilk onlara sordum. Bana ‘Yapma çok üzülürsün, belediye sana yedirmez bunları’ dediler. ‘Ne demek yedirmez. Ben yapacağım izin de alacağım’ dedim. Bir yandan aracın tasarımı başladı bir yandan izin almaya çalışıyorum, belediyelere koşturuyorum falan... İlk gittim ilçe belediyesine. ‘Çok güzel harika bir proje, çok beğendik ama bizim elimizde değil ilçe zabıtaya git’ dediler. Sonra gittim ilçe zabıtaya, ‘Oha harika, çok da güzel olur ama bizim elimiz de değil il zabıtaya git’ dediler.
Sonra gittim il zabıta müdürlüğüne, onlar da, ‘Harika olur, genç girişimcileri desteklemek lazım ama bizim elimizde değil büyükşehir belediyesine git’ dedi. Büyükşehir belediyesinde de buna benzer diyaloglar geçti ve onlar da beni ruhsat müdürlüğüne yolladı. Ruhsat müdürlüğüne gittim dedim böyle böyle, olay sizde bitiyormuş, projeyi anlattım sunum yaptım. Bana ‘dilekçe doldur ama emsal teşkil eder, izin çıkmayabilir’ falan dediler. ‘Her yerde sucuk ekmek, kokoreç satıyorlar at etinden, onlar nasıl izinli’ dedim.
“Rüşvet veriyorlar görmezden geliyorlar. Sen de ver seni de görsünler” dediler. “Ben rüşvet vermem. Zaten işi kurmadan bir ton vergidir, odur budur aldınız, para kalmadı. Ayrıca kaçak göçek iş yapmıyorum ne rüşveti vereceğim. Böyle mi destekliyorsunuz gençleri falan filan” dedim. Onlarda ‘haklısın’ dediler ve dilekçemi verdim. Haber beklerken bir yandan da sosyal medyadan bastırayım diye düşündüm.
Ardından ruhsat müdürlüğünden izin verilmesinin uygun olduğu ve bunun için yasalar olduğu yazılan 1-2 sayfalık cevap geldi. Ben de aldım bunları, çıkardım yazıcıdan. Bu işi yapabileceğime dair yasaları vesaire, tekrar belediyeye gittim. Bana ‘Onlar sadece görüş belirtmiş, bu onların elinde değil bizim elimizde. Biz de böyle bir şeye izin vermeyeceğiz” dediler.
Ben de daha önce ‘bizim elimizde değil’ dediklerini hatırlattım. Benden yine rüşvet istediler, ben de ‘Yasal olmayan birşey yapmıyorum size rüşvet vermem. Ama aracı sosyal sorumluluk projelerinde kullanabilirsiniz” dedim. “Her sabah belli saatte sahile gider spor yapanlara ücretsiz kahve de veririm insanları teşvik ederiz” dedim. Beni direkt gönderdiler.
İşe girdik bir kere, araç tasarlandı mecbur çalışacağız. Deli de para bağlamışız, durur muyum hiç. Gittim başka bir ile, orada milletvekili tanıdığımız var, gelene geçene adını veriyorum kimse dokunamıyor. Bir süre öyle çalıştım. Ama taktım, çünkü düzgün bir iş yapıyorum ama yaptırmıyorlar bana. BİMER, CİMER’e her gün şikayet yazmaya başladım. Onlar da bunu il valiliğine, il valiliği de bizim elimizde değil diye il zabıtaya, onlar da bizim elimizde değil diye dönüş yapıyor bana. Bu sefer BİMER, CİMER’e ‘il valiliğine atmayın, böyle böyle oluyor’ diye yazıyorum ama yine il valiliğine atıyorlar. Bir ara TÜBİTAK’a attılar. “TÜBİTAK ne alaka” dedim. TÜBİTAK da arayıp kendilerinin ne alaka olduğunu sordu.
Bu döngü hep böyle devam etti. Topa girmemek için tüm kurumlar iyi kurgulanmış cevaplar attılar. Ben işin başında çok değerli akademisyen hocalarımı dinlemedim. ‘Yaparım’ dedim ama yapamadım. Yedirmediler gerçekten. Bana bir süre sonra zaten -yazılı da değil kanıt olmasın diye- telefonla arayarak dönüş yaptılar. Ben de zaten yenilikçi olmaktan vazgeçtim. Şu an x bir mekanda müdürlük yapıyorum. Anladım ki bu ülke yeniliğe değil sadece cebine girecek paraya açık."
türkiye'deki gerçekleri, yozlaşmayı ve bürokrasiyi bir kez daha görme fırsatı yakaladık. olanlar, yaşananlar çok acı olsa da ne yazık ki hepimiz bu gerçeğin bir parçasıyız. arkadaşa geçmiş olsun, adına üzüldüm. hayallerini devam ettirmesi dileğiyle.
ilgili kaynak
Geçtiğimiz günlerde sizlere hoş bir konsept olan, kamyonu kahve istasyonuna dönüşerek sokaklara nitelikli kahveyi yayan Manivela Coffee Truck'ı tanıtmıştık. Tesadüftür ki kısa süre sonra Hürriyet'ten Emre Özpeynirci'nin haberi ile benzer bir konsepti hayata geçirmeye niyet eden fakat feci şekilde bürokrasiye toslayan bir gencin öyküsünü öğrendik.
İbrahim Erkarakaş isimli İzmirli bir genç, 8 ay önce nitelikli kahveyi sokağa taşıma hayali ile yola çıkmış ve yenilikçi fikrini seyyar kahve aracıyla hayata geçirmek istemiş. 93 model bir minibüsü uzun ve sıkı bir çalışmanın ardından yürüyen kahve dükkanına çevirmiş. Dünyada benzeri çok fazla olan bir ürünü Türkiye’de deneyerek yapmak istemiş ancak başaramamış. Nedeni ise bürokratik engeller.
Konudan bir hayli dertli olan Erkarakaş, yaşadığı sorunları Twitter’da uzun bir zincir yaparak anlatmış. Bir türlü hayata geçmeyen projesinin neden hayata geçmediğini öğrendiğinizde yaratıcı yönünüz körelebilir, ‘İşte girişimci gençlerin başına bunlar geliyor” diye düşünebilirsiniz. İşte Erkarakaş’ın Twitter’dan paylaştığı girimşicilik öyküsü:
“Tanıdığım birkaç tane, girişim üzerine çalışan gençleri teşvik eden hocalar vardı, ilk onlara sordum. Bana ‘Yapma çok üzülürsün, belediye sana yedirmez bunları’ dediler. ‘Ne demek yedirmez. Ben yapacağım izin de alacağım’ dedim. Bir yandan aracın tasarımı başladı bir yandan izin almaya çalışıyorum, belediyelere koşturuyorum falan... İlk gittim ilçe belediyesine. ‘Çok güzel harika bir proje, çok beğendik ama bizim elimizde değil ilçe zabıtaya git’ dediler. Sonra gittim ilçe zabıtaya, ‘Oha harika, çok da güzel olur ama bizim elimiz de değil il zabıtaya git’ dediler.
Sonra gittim il zabıta müdürlüğüne, onlar da, ‘Harika olur, genç girişimcileri desteklemek lazım ama bizim elimizde değil büyükşehir belediyesine git’ dedi. Büyükşehir belediyesinde de buna benzer diyaloglar geçti ve onlar da beni ruhsat müdürlüğüne yolladı. Ruhsat müdürlüğüne gittim dedim böyle böyle, olay sizde bitiyormuş, projeyi anlattım sunum yaptım. Bana ‘dilekçe doldur ama emsal teşkil eder, izin çıkmayabilir’ falan dediler. ‘Her yerde sucuk ekmek, kokoreç satıyorlar at etinden, onlar nasıl izinli’ dedim.
“Rüşvet veriyorlar görmezden geliyorlar. Sen de ver seni de görsünler” dediler. “Ben rüşvet vermem. Zaten işi kurmadan bir ton vergidir, odur budur aldınız, para kalmadı. Ayrıca kaçak göçek iş yapmıyorum ne rüşveti vereceğim. Böyle mi destekliyorsunuz gençleri falan filan” dedim. Onlarda ‘haklısın’ dediler ve dilekçemi verdim. Haber beklerken bir yandan da sosyal medyadan bastırayım diye düşündüm.
Ardından ruhsat müdürlüğünden izin verilmesinin uygun olduğu ve bunun için yasalar olduğu yazılan 1-2 sayfalık cevap geldi. Ben de aldım bunları, çıkardım yazıcıdan. Bu işi yapabileceğime dair yasaları vesaire, tekrar belediyeye gittim. Bana ‘Onlar sadece görüş belirtmiş, bu onların elinde değil bizim elimizde. Biz de böyle bir şeye izin vermeyeceğiz” dediler.
Ben de daha önce ‘bizim elimizde değil’ dediklerini hatırlattım. Benden yine rüşvet istediler, ben de ‘Yasal olmayan birşey yapmıyorum size rüşvet vermem. Ama aracı sosyal sorumluluk projelerinde kullanabilirsiniz” dedim. “Her sabah belli saatte sahile gider spor yapanlara ücretsiz kahve de veririm insanları teşvik ederiz” dedim. Beni direkt gönderdiler.
İşe girdik bir kere, araç tasarlandı mecbur çalışacağız. Deli de para bağlamışız, durur muyum hiç. Gittim başka bir ile, orada milletvekili tanıdığımız var, gelene geçene adını veriyorum kimse dokunamıyor. Bir süre öyle çalıştım. Ama taktım, çünkü düzgün bir iş yapıyorum ama yaptırmıyorlar bana. BİMER, CİMER’e her gün şikayet yazmaya başladım. Onlar da bunu il valiliğine, il valiliği de bizim elimizde değil diye il zabıtaya, onlar da bizim elimizde değil diye dönüş yapıyor bana. Bu sefer BİMER, CİMER’e ‘il valiliğine atmayın, böyle böyle oluyor’ diye yazıyorum ama yine il valiliğine atıyorlar. Bir ara TÜBİTAK’a attılar. “TÜBİTAK ne alaka” dedim. TÜBİTAK da arayıp kendilerinin ne alaka olduğunu sordu.
Bu döngü hep böyle devam etti. Topa girmemek için tüm kurumlar iyi kurgulanmış cevaplar attılar. Ben işin başında çok değerli akademisyen hocalarımı dinlemedim. ‘Yaparım’ dedim ama yapamadım. Yedirmediler gerçekten. Bana bir süre sonra zaten -yazılı da değil kanıt olmasın diye- telefonla arayarak dönüş yaptılar. Ben de zaten yenilikçi olmaktan vazgeçtim. Şu an x bir mekanda müdürlük yapıyorum. Anladım ki bu ülke yeniliğe değil sadece cebine girecek paraya açık."