Listede şube sayılarıyla ilgili vs küçük yanlışlar olsa da, ticari açıdan pek de yanlış değil ifade edilen.
Sektörün önünün açık olması çok doğal bir şey zaten. Hele ki, her geçen gün dışarıda vakit geçiren, yeme içme tercihlerini dışarıya yönelten insanların artması ile bu talebe cevap verecek mekanların artması şaşırtıcı değil.
Sorun eğitim, kalifiye eleman, doğru ürün ve orijinallik.
Bunlar sağlanmadığı sürece mekân sayısının ya da tabela sayısının artması bir şey değiştirmeyecek.
Çoğu yanlış strateji ile açılan mekanlar kısa sürede kapanmaya mahkum. Kapanıyor da. Bunun örneği çok var. Zincirlerden herhangi birine dahil olsa bile, yine de bu durumdan kaçamayan yatırım sahipleri var. Bundan dolayı X firma bu yıl 20 yeni şube açarken aynı zamanda 10 şube kapatıyor mesela.
Ciddi anlamda yeme içme tercihlerini dışarıya yönelten insanların ilgisini çekmek artık öyle kolay değil. Bu insanları mutlu edip de sadık bir müşteri kitlesi ile sürekli sirkülasyon için gerçekten o işi iyi yapıyor olmanız gerekiyor.
Tabi benim yeme içme sektöründeki tüketim çılgınlığına ayrıca bir eleştirim var. O da üretim olmaması.
Salt tüketim ve ithalat ürünlerine endeksli yurtiçi ticaretin bu ülkeye pek katkısı olmadığı noktasında yaklaşıyorum olaya. Özellikle ihracat ile, yurtdışına ürün/hizmet satımı ile döviz kaynağını ülkeye sokabilmek daha önemli bana göre.
Bu kadar tüketim çılgınlığı varken bazı yabancı sermayeli zincirlerin hâlâ Türkiye sınırları içine kavurma tesisi, üretim tesisi açmaması ayrı bir eleştirim. İşlenmiş ürünü katma değerli olarak aynı markanın x ülkesindeki oluşumundan alıp, ülkemiz içinde tekrar katma değer ekleyerek fiyatı iyice şişiriyoruz. Bu hem piyasanın yükselmesini sağlıyor, hem de yurtiçi nakit akışımızın bu operasyonda yurtdışına akmasına neden oluyor. Ürün kalitesi açısından zaten kaliteden söz edemeyeceğimiz için hem kötü ürün içmiş, damaktan kaybetmiş oluyoruz. Hem de cebimizden.