Forum Üyelerinin Hobileri

Shepherd

Kahve Masası Fan Club
Katılım
22 Ağu 2020
Konum
İstanbul
Edwin Jagger de pahalı bir makine değil bence alınabilir ama ben Pearl SSH-05 ile başlamak istedim. Memnun etmezse yükseltme düşünebilirim. Onun dışında Semogue 1470, birkaç çeşit jilet ve Proraso Tıraş Sabunu - Sandal Ağacı ve Shea Yağı Özlü ile sepeti tamamladım.
Bir milyoncuda satılan Yuma, random fırça, arko krem ve rapira/usta ile başlamıştım. Deli gibi tahriş yaşadım, maksimum bu işi ilerletirsem herhalde berberde ustura gibi olur tahriş kaçınılmaz sanıyordum ama öyle değilmiş. Ben bu işe hobi diye değil de tamamen cilt bakımı sebebiyle başladım. Geleneksel tıraş resmen konfor, cildim rahatladı. Haftada 2-3 kez tıraş oluyorum, sakallarım uzasa da gayet yeterli. Kartuşludan sonra çok rahatladım.

Ben de Pearl L-55 CC, Proraso beyaz, yaqi tuxedo ve 7 o'clock/astra setiyle ilk tahrişsiz ve konforlu tıraşlarımı oldum. Oldukça yakın tıraş oluyorum ama cildim tahriş de olmuyor ve genelde 2 perdede bitiriyorum. 1 Sene olacak neredeyse, yeni bir makine fırça hiç gereksinim duymadım. Makine ve sabun ruh eşim gibi sadece fırçadan memnun değilim yüzüme büyük almışım (26mm)

Geçen haftalarda uzun sakalları kesmek için yeni bir makine mi alsam dedim sonra Noyan beyin tavsiyesiyle, agresif bir kafa aldım Yaqi Klasik, Pearl sapıyla uyumlu kullanıyorum. İki tane de Yaqi fırça siparişi verdim bakalım, farklı knot sizeları deneyeceğim.

@nuclearmoonrise bence makul bir seçim yapmışsınız, EJ89 kullanan çoğu kişiden Pearl L-55CC'in benzer olduğunu hatta biraz daha net olduğunu duydum. SSH-05 de aynı kafa ama sapı daha kısa ve hafif, bana hitap etmedi, denemedim ama eminim çok iyidir o da. Sizi de memnun etmezse ya da alternatif düşünürseniz farklı bir kafa alarak kullanmanızı öneririm. Sandal ağacı da sepetimde şuan, kışlık bir kokuymuş ben hep beyaz kullandım ama genel olarak formları çok iyi Prorasonun.
 
Son düzenleme:

Teomanak

Tebrikler - Rütbeni Kendin Seç?
Katılım
22 Haz 2022
Japon mu alman mi sefim?
Secim yapsam japon u secerim. Ama ikisini de kullaniyorum yerine gore. Ama kesinlikle damascus olmali😁. Damascusu japonlar daha iyi isliyor. Ama celik kalitesi almanlarin daha yuksek. Ben ulke degilde bicak stillerinin en onemli sey oldugunu dusunuyorum. Benim kullanimimda santoku ve kiritsuke daha uygun oluyor. Ama bir et yapacagim zaman kesinlike avrupa tarzi bir bicak kullaniyorum.

Anliyacagin zwilling de var kai de 😁
 

EceJayTamer2022

Starbak Gold Üye
Katılım
22 Ocak 2022
Secim yapsam japon u secerim. Ama ikisini de kullaniyorum yerine gore. Ama kesinlikle damascus olmali😁. Damascusu japonlar daha iyi isliyor. Ama celik kalitesi almanlarin daha yuksek. Ben ulke degilde bicak stillerinin en onemli sey oldugunu dusunuyorum. Benim kullanimimda santoku ve kiritsuke daha uygun oluyor. Ama bir et yapacagim zaman kesinlike avrupa tarzi bir bicak kullaniyorum.

Anliyacagin zwilling de var kai de 😁
2018'de Tokyo'dan güzeller güzeli bir Damascus almıştım. Çift tarafın da keskin olması solaklara huzur veren bir kavrammış😍
 

Teomanak

Tebrikler - Rütbeni Kendin Seç?
Katılım
22 Haz 2022
2018'de Tokyo'dan güzeller güzeli bir Damascus almıştım. Çift tarafın da keskin olması solaklara huzur veren bir kavrammış😍
Nerede ise tüm bıçaklarım çift taraflı. Bir tane ise tek taraflı bir japonum var. Tek taraflı bıçakları kullanması zor. Zaten bence ince et dilimlemesi dışında kullanışsızlar (kendi görüşüm tabi). Yılda 1 sefer ya sushi yada carpaccio yaparken kullanırım😊. Bileylemesi de çift taraflılara göre daha zordur.

Bildiğim kadarı ile tek taraflılar sol sağ kullanım diye ayrılıyor zaten. Ama herkes yapıyormu emin değilim.
 
Son düzenleme:

EceJayTamer2022

Starbak Gold Üye
Katılım
22 Ocak 2022
Nerede ise tüm bıçaklarım çift taraflı. Bir tane ise tek taraflı bir japonum var. Tek taraflı bıçakları kullanması zor. Zaten bence ince et dilimlemesi dışında kullanışsızlar (kendi görüşüm tabi). Yılda 1 sefer ya sushi yada carpaccio yaparken kullanırım😊. Bileylemesi de çift taraflılara göre daha zordur.

Bildiğim kadarı ile tek taraflılar sol sağ kullanım diye ayrılıyor zaten. Ama herkes yapıyormu emin değilim.
Orada şey demişlerdi özel sipariş üzerine sol bıçak üretiliyormuş. Çok acayip hikayeler vardı Jiro gibi duayenler bıçaklarının geometrisinden ağırlığına kadar işin içindelermiş.
 

beytbaba

Kavurucu
Katılım
8 Ocak 2016
Nerede ise tüm bıçaklarım çift taraflı. Bir tane ise tek taraflı bir japonum var. Tek taraflı bıçakları kullanması zor. Zaten bence ince et dilimlemesi dışında kullanışsızlar (kendi görüşüm tabi). Yılda 1 sefer ya sushi yada carpaccio yaparken kullanırım😊. Bileylemesi de çift taraflılara göre daha zordur.

Bildiğim kadarı ile tek taraflılar sol sağ kullanım diye ayrılıyor zaten. Ama herkes yapıyormu emin değilim.
Almanlar yapıyordur.
 

hacitalha

Yeni Demleyici
Katılım
11 Ara 2017
Konum
Ankara
Hobi dediğimiz mevzu para, emek ve vakit gerektiriyor. Türkiye şartlarında belli bir sosyoekonomik seviyenin üstünde değilseniz zaten çok az hobi elde edebiliyorsunuz.

Benim hobilerim:

Nitelikli kahve: Anlatmaya gerek yok, görüyorsunuz

Kutu oyunları: Oyun arkadaşlarımın yoğunluğundan dolayı 3 ayda 1

Kan bağışı:
Trombosit aferez kan bağışını 2 haftada 1 yapabiliyorsunuz. Geçen seneki ameliyatıma kadar düzenli kan veriyordum. Öyle iyilik meleği falan değilim. Bildiğiniz hobi oldu.

Yüzme: Haftada 1 ya da 2 kere yarı olimpik havuzda 1km

Koşu: Haftada 2-4 gün genellikle 5km, bazen 10 km

Bisiklet: Havanın yağışsız olduğu günlerde işe gidip gelirken

Kitap: Hobi değil aslında zorunluluk olarak görüyorum. Ayda 2 kitap.

İş başvurusu: Geçen sene edindim bu hobiyi de. İş bulana kadar o kadar çok yere başvurdum ki bağımlılık yaptı. Hâlâ devam.
 

Teomanak

Tebrikler - Rütbeni Kendin Seç?
Katılım
22 Haz 2022
Orada şey demişlerdi özel sipariş üzerine sol bıçak üretiliyormuş. Çok acayip hikayeler vardı Jiro gibi duayenler bıçaklarının geometrisinden ağırlığına kadar işin içindelermiş.
Neler var. Kesim ve kullanim tarzina ozel celik karisimlari var. Ben diyorum ya farkli kesim teknigi farkli bicak diye, adamlar teknige gore celik degisitiriyorlar 🤣
 

lorenzen

Profesyonel Demleyici
Katılım
5 Şub 2020
Hobi dediğimiz mevzu para, emek ve vakit gerektiriyor. Türkiye şartlarında belli bir sosyoekonomik seviyenin üstünde değilseniz zaten çok az hobi elde edebiliyorsunuz.

Benim hobilerim:

Nitelikli kahve: Anlatmaya gerek yok, görüyorsunuz

Kutu oyunları: Oyun arkadaşlarımın yoğunluğundan dolayı 3 ayda 1

Kan bağışı:
Trombosit aferez kan bağışını 2 haftada 1 yapabiliyorsunuz. Geçen seneki ameliyatıma kadar düzenli kan veriyordum. Öyle iyilik meleği falan değilim. Bildiğiniz hobi oldu.

Yüzme: Haftada 1 ya da 2 kere yarı olimpik havuzda 1km

Koşu: Haftada 2-4 gün genellikle 5km, bazen 10 km

Bisiklet: Havanın yağışsız olduğu günlerde işe gidip gelirken

Kitap: Hobi değil aslında zorunluluk olarak görüyorum. Ayda 2 kitap.

İş başvurusu: Geçen sene edindim bu hobiyi de. İş bulana kadar o kadar çok yere başvurdum ki bağımlılık yaptı. Hâlâ devam.
kutu oyunlarını ben de çok seviyorum ama oynayacak kişi bulmakta zorlanıyorum, halihazırda 2 kişiyiz ve başlangıç seviyesindeyiz. catan'a üçüncü bulunca hemen oynuyoruz hehe :D

bisiklet benim de hobimdi ama altın elbiseli adamın vefatından sonra düzenli kullanmıyorum. içten içe bir korku var. bisikleti satsam rahatlayacağım ama satmıyorum da. sürekli görüyorum ve bunu sürmek lazım diyorum ama sürmüyorum da. arada bakımını falan yapıyorum. çok da güzel bir bisiklet ama malum daha dün bisikletli biri öldürüldü caddede. böyle olaylardan dolayı kullanasım gelmiyor açıkçası. bisiklet yolunda kullanayım desem, yola giren yayalar, park eden araçlar, köpekler derken kafamı boşaltmak yerine daha çok sinirleniyorum. benim devam ettiremediğim bir hobi olarak kaldı. çok az kullanılmış bisiklet öyle duruyor evde.

kitap okumayı ise neredeyse bıraktım. önceden aşırı fazla okurdum ama nedense bir anda kestim kitap okumayı. son 2-3 yıldır böyle ve geri dönesim de yok. senede 1-2 kitap okuyorum. arada almaya devam ediyorum ama şöyle bakıp bırakıyorum. ikinci lig topçusu gibi bir yorum olacak ama eksikliğini de hiç hissetmedim :D arada okumayı özlüyorum ama sanırsam sosyal medya ile değişen alışkanlıklar ve hızlı tüketim kültürünün bir yansıması oldu bende. 3 buçuk saatlik filmleri tek oturuşta bitirirdim artık 2 saatlik filmler bile uzun geliyor.
 

ttshaves

Yeni Demleyici
Katılım
26 Eki 2022
Benimde ayni hayalim var. Her niyetlenisimde bicaklarimi bileylemeye ne kadar usendigim gozumun onune geliyor😊. Ben asciyim. Bir suru sef bicagim var. tek bicak 15-20 dk suruyor taslarla. Her seferinde bileylemem gerekmiyor ama yinede useniyorum. Usturada mukkemmel bir tras icin deneyimin yani sira, iyi bir bicak ve o bicaga bakabilmek de var. Hadi ogrendik, hadi bicagi da aldik, kim ugrasacak onu surekli 38 (abarti😁)farkli tas ile bileyleme ile?
Teoman Bey, işin büyük çoğunluğu gitmiş, çok çok azı kalmış zaten. Bu hayali bence gerçekleştirmelisiniz mutlaka. Üç seneyi geçen geleneksel ıslak tıraş yolculuğumda birçok tıraş aletini deneyimleyebilme fırsatını yakaladım. Üç ya da iki parçalı aletlerden tutun da marketlerde satılan kartuşlu aletlere, jiletli usturadan çelik usturaya kadar. Deneyimlemediğim ve sanıyorum asla denemeyeceğim bir volkanik taşlar kaldı; arkeolog birkaç arkadaş vasıtasıyla kazılardan elde ettikleri bazı volkanik taş parçalarını yakından inceleme fırsatım olmuştu, bu taşlar tabii aşındırıcı değil, bilemede kullanılmaz ama komple bir tıraş aleti olarak kullanılabileceği hissi ciddi ciddi uyanmıştı. Bu düşüncemi elbette paylaşmadım onlarla o zaman ama demek ki paylaşmam için kendi yerini bekliyormuş, ilk kez burada dile getirmiş oldum. Evet, tıraş hobisiyle ilgilenince böyle tertemiz deliriyorsunuz :D Hayalinizi neden gerçekleştirmelisiniz birkaç maddede kendi pozisyonumu tecrübe ettiğim, becerebildiğim kadarıyla aktarıp kararı elbette size bırakacağım. Daha evvel ustura ile tıraş olmuşsanız bu dediklerim zaten geçerliliğini Sizin için yitirecek ya da söyleyeceğim şeyleri bıçak bileme tecrübenize dayanarak çoktan adınız gibi biliyorsunuzdur ama o durumda da buraya bakıp mesajdan faydalanacak başka birileri olabilir. Dolayısıyla mesajımı Sizeymişçesine yazarak tüm forumdaşlarla yine de paylaşmak isterim.

Usturalara dair ilk söyleyebileceğim, evet, bence bu işin nirvanaları kesinlikle bu aletler. Çünkü bir kez ustura kullandıktan sonra tıraşa dair tüm bildikleriniz; jiletin agresif hissettirmesi ya da mild oluşundan tutun da tıraş aletini fazla bastırmaktan kaynaklı yaşanılan birkaç lokal çapta tahrişlere kadar her şeye karşı tutumunuz değişiyor. Agresif olarak nitelendirilen ve "Aman sakın"larla sözü edilen jiletli tıraş aletleri; jileti hissettiren yapıda, jilet açıklığının fazla olduğu ya da jiletin normale göre biraz daha dışarıda olduğu, aletin üst ve alt tablasının geometrisinden kaynaklı eğikliğin az olduğu aletler sizin için birer çocuk oyuncağı haline geliyor. Şimdiki söyleyeceğim bizim berberlerde alışık olduğumuz ve ciddi anlamda agresif; ancak piyasadaki birçok jiletli usturadan katbekat daha iyi olan (manevra, burun altına girebilme, etkinlik vb. bağlamlarında) Ali Bıyıklı ve Sedef tarzı usturalar için geçerli değil, ancak çelik usturalar tahmin edilenin ve görünenin aksine uysal, cilt dostu, kendinizi kesmenin gerçekten zor olduğu ve bilhassa da hassas ciltlerde çok iyi tepkiler alınan bir ustura tipi. İşin o paha biçilemez old school ruhu da cabası elbette.

Buradan ikinci maddeye geliyoruz, çünkü ilk maddenin sonuna dile getirdiklerimi size verebilmesi adına belirli talepleri var usturanın. Bu talepleri şöyle sıralayabiliriz: Sizin usta olduğunuz bileme işi ve ardından kılağı diye tabir edilen pürüzlerin giderilmesi için kayışlama. Baktınız, keskinlik sizi tatmin etmediyse de son olarak keten kayış üzeri krom oksitle kayışlama yapılıp ağız daha keskin hale getirilebilir. Sizin özelinizde konuşacak olursam burada problem yaşamayacağınızı tahmin ediyorum, yani ilk alıştırmalardan sonra çabucak toparlayacağınızdan adım gibi eminim. Çünkü usturada bıçak biler gibi eğimli tutma derdiniz yok, yalnızca sırtı tam temas ettirip ileri geri vuruşlarla bileyliyorsunuz. Tabii bu noktada da muhtelif vuruş patternları mevcut. Genellikle tercih edilen X-stroke oluyor. Taş, pasta hususlarında da bu iş Türk Forumlarındaki tecrübeli ustura severlerce 30k taşlar ve elmas pastalara kadar çıkarılmıştı, ancak kendi tıraşlarınızda tercih edeceğiniz usturanız için bu değerlere çıkmak elbette bir zaruret teşkil etmez. Ben doğal taş hiç kullanmadım, o yüzden yorum yapmam doğru olmaz ama maharetli bir elde yalnızca Coticule taşı ile hem bileme hem de finishing yapılabileceğini biliyorum. Yalnız o maharetli el ben olmadığım ve vaktim de zaten buna el vermediği için beni usturaya teşvik eden kıymetli dostum ve arkadaşlarım sayesinde 800 grit Makita (ağız açma), 3k-8k Zwilling (Bahsini ettiğim arkadaşlarım bu taşın Naniwa yapımı olduğunu söylemişti) olmak üzere sentetik taşlarla ağız açıp, bileyip ve en sonunda da strop ile tamamlıyordum. İlk zamanlar benim için bir faciaydı. Ağzını zar zor açtığım ve daha sonrasında sırasıyla 3k-8k taşlarda bilediğim usturamın stroptaki ters bir çekişimle havada kıl kapar vaziyetten kılı hiç yakalayamama vaziyetine evrilmesi inanılmaz demoralize ediyordu, daha sonrasında tabii alışıyor insan ama artan yoğunluk ve tempo ile bir süreden sonra devam ettiremeyeceğimi anladım ve çelik usturalarımla, taşlarla vedalaştım. Bu da mesajınızın sonunda yer verdiğiniz durumla alakalı tamamen. Emek ve zaman talep ediyor bu uğraş hakikaten.

Usturaya niyetlendik, taşlar tamam, ancak hangi usturayı alacağız? Şef olarak Siz de meseleye vakıfsınızdır ki Pakistan menşeli ve bazı Çinli usturalar ekseriyetle kötüdür ve ağız almaz ya da çok fazla uğraştırır bu süreçte, ancak Çin özelinde bir istisna var ki her modelini hem günlük tıraşlarınızda rahatlıkla tercih edebilirsiniz hem de maliyetinden ötürü denemelerinizi yaptığınız ustura haline getirebilirsiniz. O da Gold Dollar adlı ustura ve özellikle de 66 modeli. Bunların karbon saplı modelleri de var, numarasını tam hatırlamıyorum şimdi 200 kusür bir şey olması lazım, onlarla arasında çok bir fark yoktur, ikisi de yumuşak tipli bir çelik, dolayısıyla hangisi ucuz bulunursa tercih edilebilir; ancak gümrüklerde denetimin sıkılaştırıldığı şu zamanda fazla sayıda almamakta yarar var. Bu usturanın uç şeklinin de başlangıca uygun olduğunu düşünüyorum. Çünkü bazı özellikle İspanyol (Filarmonica vb.) usturalarda keskin ağız kısmının sırta göre daha uzun olduğu uç tipleri olabiliyor, bu başlangıç için problem olabilir, keza Barber's notch gibi uç şekilleri de; ancak Gold Dollar dediğim modelde uç şekli yuvarlak (Round) olduğu için diğerleri kadar tedirgin ettirmez. Öte yandan 6/8'lik ölçüsüyle de idealdir. İdeal diyorum çünkü ilk bakışta burun altında vs. problem yaşatacak gibi durur; ancak elinize alıp da çelik suratınıza değdiğinde ne kadar rahat olduğunu anlarsınız. Diğer hobilerin araç gereçleriyle alakalı yorum yapmayayım ama tıraşla alakalı Çin'den alınan ürünlerde hep bir standardizasyon problemi var. Yani fırçada da bu böyle, usturada da. Bakarsınız bir ustura harika bir geometriyle gelir, ancak aynı satıcıdan aynı anda sipariş ettiğiniz ve aynı paket içerisinde gelen diğer usturayı taşa koyduğunuz andan itibaren sağa sola oynar (wobble). Böyle durumlar için de bir elmas plaka edinmek iyi olabilir.

Teoman Bey'e ithafenmiş gibi yazılıp esasında "Usturaya başlamak isteyenler olabilir" düşüncesinden hareketle naçizane tecrübelerimi siz forumdaşlarla paylaştığım bu üç maddeden sonra geleneksel ıslak tıraşa dair düşüncelerimi çok kısaca özetleyeyim isterim. Her ne kullanılırsa kullanılsın amaç en pahalı fırçalarla, en pahalı usturalarla ya da en en en en enle tıraş olmak olmamalı bence. Keyif almak olmalı. Ha tabii eğer ki kişi bu "en" diye tabir ettiklerimle keyif alıyorsa ona diyecek bir şey elbette yok. Vurgulamak istediğim husus iyi bir tıraş için her şeyin en'ine gerek olmadığı kesinlikle. İnanın önemli bir etkinlik ya da bir toplantı öncesinde "Şundan da kullanayım, bunu da süreyim, elimdeki en iyi aleti kullanayım, en pahalı fırçamı kullanayım" diye başladığım tıraşların sonu gereksiz tahriş oldu, tabii tecrübeyle birlikte bu tahriş(ler) lokal seviyeye kadar iniyor; ancak öte yandan olduğum en iyi tıraşlar da ya Babadan kalma küçük domuz kıllı bir fırça ya da küçük bir porsuk fırça, Sedef jiletli ustura, Arko kremle olmuştur. Buna çok kez şahit oldum. Dolayısıyla bu iş tamamen kendi cilt sağlığınızın ön planda olduğu, ardından da bu işten keyif almanın geldiği, bir hayat boyunca devam ettirilebilecek bir uğraş olarak görülmeli kanaatindeyim. İspanya'da Katalonya'da tıraş fırçası üreten bir firmanın sahibi dostum Daniel'in (DaniDom fırçaları) aklıma kazınan çok hoş bir sözü var: "Bir ressamın nasıl kanvası varsa, tıraş olan biz beylerin de kanvası yüzümüzdür, ona iyi davranmalıyız". Dolayısıyla ben bu "kanvası" mahvetmişsem yok tıraş fırçamı yaparken beş usta hayatını kaybetmiş yok bilmem kaç poundluk alet ile tıraş oluyorum vs. bunların geri kalanının hepsi kıl-ü-kâlden ibaret benim nazarımda.​
 
Son düzenleme:

ttshaves

Yeni Demleyici
Katılım
26 Eki 2022
Teoman Bey, işin büyük çoğunluğu gitmiş, çok çok azı kalmış zaten. Bu hayali bence gerçekleştirmelisiniz mutlaka. Üç seneyi geçen geleneksel ıslak tıraş yolculuğumda birçok tıraş aletini deneyimleyebilme fırsatını yakaladım. Üç ya da iki parçalı aletlerden tutun da marketlerde satılan kartuşlu aletlere, jiletli usturadan çelik usturaya kadar. Deneyimlemediğim ve sanıyorum asla denemeyeceğim bir volkanik taşlar kaldı; arkeolog birkaç arkadaş vasıtasıyla kazılardan elde ettikleri bazı volkanik taş parçalarını yakından inceleme fırsatım olmuştu, bu taşlar tabii aşındırıcı değil, bilemede kullanılmaz ama komple bir tıraş aleti olarak kullanılabileceği hissi ciddi ciddi uyanmıştı. Bu düşüncemi elbette paylaşmadım onlarla o zaman ama demek ki paylaşmam için kendi yerini bekliyormuş bu düşünce, ilk kez burada dile getirmiş oldum. Evet, tıraş hobisiyle ilgilenince böyle tertemiz deliriyorsunuz :D Hayalinizi neden gerçekleştirmelisiniz birkaç maddede kendi pozisyonumu tecrübe ettiğim, becerebildiğim kadarıyla aktarıp kararı elbette size bırakacağım. Daha evvel ustura ile tıraş olmuşsanız bu dediklerim zaten geçerliliğini Sizin için yitirecek ya da söyleyeceğim şeyleri bıçak bileme tecrübenize dayanarak çoktan adınız gibi biliyorsunuzdur ama o durumda da buraya bakıp mesajdan faydalanacak başka birileri olabilir. Dolayısıyla mesajımı Sizeymişçesine yazarak tüm forumdaşlarla yine de paylaşmak isterim.

...
On bin karakter sınırından dolayı son kısmı ikinci ilave bir mesaj olarak yolluyorum:

"Son olarak da ifade etmek isterim ki yanlış anımsamıyorsam geçtiğimiz yüzyılın 70'lerinden itibaren insan yaşamına "tıraş olmanın kolay bir yolu" olarak dahil olan kullan atlar, kartuşlu aletlere geçtiğimiz on yıllara kadar maliyeti, kolaylıkları bakımından alternatifsiz olarak bakılıyordu. Geleneksel ıslak tıraşın da pek yaygın olmaması ya da otoritesini kaybetmesi kartuşluların yükselişi için uygun zemini çoktan hazır etmişti. Bu üç bıçaklı ya da beş bıçaklı diye tabir edilen kartuşlu aletler hakikaten kolaylardır. Oynar başlıklı olanlarda ne açı ayarlama derdiniz vardır ne de yüzünüze yaptığınız baskı şiddetini ayarlama derdi. İyi bir yüz hazırlığıyla son tahlilde sinekkaydı diye tabir ettiğimiz yüze ulaşabilirsiniz. Bence tükaka edilesi aletler kesinlikle değiller; ancak teoride şu üç-beş jiletin birbiri ardına dizili olup sakalları kademeli şekilde kısaltma meselesi pratikte çoğu zaman batık gibi sorunlarla sonuçlanıyor. Bir de kartuşlu kullanan arkadaşlarım çoğu zaman sakalın çıktığı yönlere göre tıraş olmanın gerekliliğini tam kavrayamamış oluyor genelde ve başlıklar olması gerekenden fazla süreler boyunca kullanılıyor. Bunların hepsi cilt sağlığı için tehlikeli elbette. Ancak öte yandan son zamanda bir de ekolojik ve ekonomik problemler de alternatif arayışını beraberinde getirdi. Kartuşlar çok çok pahalı ve getirdiği plastik atık da cabası. Öte yandan geleneksel tıraş tek yerden çelikten imal tek bir yaprak jiletin geçtiği, aletin geometrisine göre değişebilen (kimisi jileti çok büker kimisi bükmez [shallow x steep angle]) ama belli bir açıyı tutturmanız gerektiği, plastik atık meselesini kafanızdan ve vicdanınızdan kaldıran, maliyet açısından da elinizi rahatlatan çok güçlü eski-yeni bir alternatif olarak tekrar sahnede. Bence bu yöndeki bir geri dönüşü önümüzdeki zamanlarda daha sık göreceğiz. Yazım esasında biz beylere ithaf gibi oldu ama özellikle bu son paragrafı hanımefendiler de değerlendirebilir diye düşünüyorum. Hem kendi ciltlerindeki görünüm için hem de cepleri ve çevre duyarlılığı açısından kartuşlu aletlerden jiletli tıraş aletlerine geçiş isabetli olacaktır kanaatindeyim."​
 
Son düzenleme:

Teomanak

Tebrikler - Rütbeni Kendin Seç?
Katılım
22 Haz 2022
Teoman Bey, işin büyük çoğunluğu gitmiş, çok çok azı kalmış zaten. Bu hayali bence gerçekleştirmelisiniz mutlaka. Üç seneyi geçen geleneksel ıslak tıraş yolculuğumda birçok tıraş aletini deneyimleyebilme fırsatını yakaladım. Üç ya da iki parçalı aletlerden tutun da marketlerde satılan kartuşlu aletlere, jiletli usturadan çelik usturaya kadar. Deneyimlemediğim ve sanıyorum asla denemeyeceğim bir volkanik taşlar kaldı; arkeolog birkaç arkadaş vasıtasıyla kazılardan elde ettikleri bazı volkanik taş parçalarını yakından inceleme fırsatım olmuştu, bu taşlar tabii aşındırıcı değil, bilemede kullanılmaz ama komple bir tıraş aleti olarak kullanılabileceği hissi ciddi ciddi uyanmıştı. Bu düşüncemi elbette paylaşmadım onlarla o zaman ama demek ki paylaşmam için kendi yerini bekliyormuş, ilk kez burada dile getirmiş oldum. Evet, tıraş hobisiyle ilgilenince böyle tertemiz deliriyorsunuz :D Hayalinizi neden gerçekleştirmelisiniz birkaç maddede kendi pozisyonumu tecrübe ettiğim, becerebildiğim kadarıyla aktarıp kararı elbette size bırakacağım. Daha evvel ustura ile tıraş olmuşsanız bu dediklerim zaten geçerliliğini Sizin için yitirecek ya da söyleyeceğim şeyleri bıçak bileme tecrübenize dayanarak çoktan adınız gibi biliyorsunuzdur ama o durumda da buraya bakıp mesajdan faydalanacak başka birileri olabilir. Dolayısıyla mesajımı Sizeymişçesine yazarak tüm forumdaşlarla yine de paylaşmak isterim.

Usturalara dair ilk söyleyebileceğim, evet, bence bu işin nirvanaları kesinlikle bu aletler. Çünkü bir kez ustura kullandıktan sonra tıraşa dair tüm bildikleriniz; jiletin agresif hissettirmesi ya da mild oluşundan tutun da tıraş aletini fazla bastırmaktan kaynaklı yaşanılan birkaç lokal çapta tahrişlere kadar her şeye karşı tutumunuz değişiyor. Agresif olarak nitelendirilen ve "Aman sakın"larla sözü edilen jiletli tıraş aletleri; jileti hissettiren yapıda, jilet açıklığının fazla olduğu ya da jiletin normale göre biraz daha dışarıda olduğu, aletin üst ve alt tablasının geometrisinden kaynaklı eğikliğin az olduğu aletler sizin için birer çocuk oyuncağı haline geliyor. Şimdiki söyleyeceğim bizim berberlerde alışık olduğumuz ve ciddi anlamda agresif; ancak piyasadaki birçok jiletli usturadan katbekat daha iyi olan (manevra, burun altına girebilme, etkinlik vb. bağlamlarında) Ali Bıyıklı ve Sedef tarzı usturalar için geçerli değil, ancak çelik usturalar tahmin edilenin ve görünenin aksine uysal, cilt dostu, kendinizi kesmenin gerçekten zor olduğu ve bilhassa da hassas ciltlerde çok iyi tepkiler alınan bir ustura tipi. İşin o paha biçilemez old school ruhu da cabası elbette.

Buradan ikinci maddeye geliyoruz, çünkü ilk maddenin sonuna dile getirdiklerimi size verebilmesi adına belirli talepleri var usturanın. Bu talepleri şöyle sıralayabiliriz: Sizin usta olduğunuz bileme işi ve ardından kılağı diye tabir edilen pürüzlerin giderilmesi için kayışlama. Baktınız, keskinlik sizi tatmin etmediyse de son olarak keten kayış üzeri krom oksitle kayışlama yapılıp ağız daha keskin hale getirilebilir. Sizin özelinizde konuşacak olursam burada problem yaşamayacağınızı tahmin ediyorum, yani ilk alıştırmalardan sonra çabucak toparlayacağınızdan adım gibi eminim. Çünkü usturada bıçak biler gibi eğimli tutma derdiniz yok, yalnızca sırtı tam temas ettirip ileri geri vuruşlarla bileyliyorsunuz. Tabii bu noktada da muhtelif vuruş patternları mevcut. Genellikle tercih edilen X-stroke oluyor. Taş, pasta hususlarında da bu iş Türk Forumlarındaki tecrübeli ustura severlerce 30k taşlar ve elmas pastalara kadar çıkarılmıştı, ancak kendi tıraşlarınızda tercih edeceğiniz usturanız için bu değerlere çıkmak elbette bir zaruret teşkil etmez. Ben doğal taş hiç kullanmadım, o yüzden yorum yapmam doğru olmaz ama maharetli bir elde yalnızca Coticule taşı ile hem bileme hem de finishing yapılabileceğini biliyorum. Yalnız o maharetli el ben olmadığım ve vaktim de zaten buna el vermediği için beni usturaya teşvik eden kıymetli dostum ve arkadaşlarım sayesinde 800 grit Makita (ağız açma), 3k-8k Zwilling (Bahsini ettiğim arkadaşlarım bu taşın Naniwa yapımı olduğunu söylemişti) olmak üzere sentetik taşlarla ağız açıp, bileyip ve en sonunda da strop ile tamamlıyordum. İlk zamanlar benim için bir faciaydı. Ağzını zar zor açtığım ve daha sonrasında sırasıyla 3k-8k taşlarda bilediğim usturamın stroptaki ters bir çekişimle havada kıl kapar vaziyetten kılı hiç yakalayamama vaziyetine evrilmesi inanılmaz demoralize ediyordu, daha sonrasında tabii alışıyor insan ama artan yoğunluk ve tempo ile bir süreden sonra devam ettiremeyeceğimi anladım ve çelik usturalarımla, taşlarla vedalaştım. Bu da mesajınızın sonunda yer verdiğiniz durumla alakalı tamamen. Emek ve zaman talep ediyor bu uğraş hakikaten.

Usturaya niyetlendik, taşlar tamam, ancak hangi usturayı alacağız? Şef olarak Siz de meseleye vakıfsınızdır ki Pakistan menşeli ve bazı Çinli usturalar ekseriyetle kötüdür ve ağız almaz ya da çok fazla uğraştırır bu süreçte, ancak Çin özelinde bir istisna var ki her modelini hem günlük tıraşlarınızda rahatlıkla tercih edebilirsiniz hem de maliyetinden ötürü denemelerinizi yaptığınız ustura haline getirebilirsiniz. O da Gold Dollar adlı ustura ve özellikle de 66 modeli. Bunların karbon saplı modelleri de var, numarasını tam hatırlamıyorum şimdi 200 kusür bir şey olması lazım, onlarla arasında çok bir fark yoktur, ikisi de yumuşak tipli bir çelik, dolayısıyla hangisi ucuz bulunursa tercih edilebilir; ancak gümrüklerde denetimin sıkılaştırıldığı şu zamanda fazla sayıda almamakta yarar var. Bu usturanın uç şeklinin de başlangıca uygun olduğunu düşünüyorum. Çünkü bazı özellikle İspanyol (Filarmonica vb.) usturalarda keskin ağız kısmının sırta göre daha uzun olduğu uç tipleri olabiliyor, bu başlangıç için problem olabilir, keza Barber's notch gibi uç şekilleri de; ancak Gold Dollar dediğim modelde uç şekli yuvarlak (Round) olduğu için diğerleri kadar tedirgin ettirmez. Öte yandan 6/8'lik ölçüsüyle de idealdir. İdeal diyorum çünkü ilk bakışta burun altında vs. problem yaşatacak gibi durur; ancak elinize alıp da çelik suratınıza değdiğinde ne kadar rahat olduğunu anlarsınız. Diğer hobilerin araç gereçleriyle alakalı yorum yapmayayım ama tıraşla alakalı Çin'den alınan ürünlerde hep bir standardizasyon problemi var. Yani fırçada da bu böyle, usturada da. Bakarsınız bir ustura harika bir geometriyle gelir, ancak aynı satıcıdan aynı anda sipariş ettiğiniz ve aynı paket içerisinde gelen diğer usturayı taşa koyduğunuz andan itibaren sağa sola oynar (wobble). Böyle durumlar için de bir elmas plaka edinmek iyi olabilir.

Teoman Bey'e ithafenmiş gibi yazılıp esasında "Usturaya başlamak isteyenler olabilir" düşüncesinden hareketle naçizane tecrübelerimi siz forumdaşlarla paylaştığım bu üç maddeden sonra geleneksel ıslak tıraşa dair düşüncelerimi çok kısaca özetleyeyim isterim. Her ne kullanılırsa kullanılsın amaç en pahalı fırçalarla, en pahalı usturalarla ya da en en en en enle tıraş olmak olmamalı bence. Keyif almak olmalı. Ha tabii eğer ki kişi bu "en" diye tabir ettiklerimle keyif alıyorsa ona diyecek bir şey elbette yok. Vurgulamak istediğim husus iyi bir tıraş için her şeyin en'ine gerek olmadığı kesinlikle. İnanın önemli bir etkinlik ya da bir toplantı öncesinde "Şundan da kullanayım, bunu da süreyim, elimdeki en iyi aleti kullanayım, en pahalı fırçamı kullanayım" diye başladığım tıraşların sonu gereksiz tahriş oldu, tabii tecrübeyle birlikte bu tahriş(ler) lokal seviyeye kadar iniyor; ancak öte yandan olduğum en iyi tıraşlar da ya Babadan kalma küçük domuz kıllı bir fırça ya da küçük bir porsuk fırça, Sedef jiletli ustura, Arko kremle olmuştur. Buna çok kez şahit oldum. Dolayısıyla bu iş tamamen kendi cilt sağlığınızın ön planda olduğu, ardından da bu işten keyif almanın geldiği, bir hayat boyunca devam ettirilebilecek bir uğraş olarak görülmeli kanaatindeyim. İspanya'da Katalonya'da tıraş fırçası üreten bir firmanın sahibi dostum Daniel'in (DaniDom fırçaları) aklıma kazınan çok hoş bir sözü var: "Bir ressamın nasıl kanvası varsa, tıraş olan biz beylerin de kanvası yüzümüzdür, ona iyi davranmalıyız". Dolayısıyla ben bu "kanvası" mahvetmişsem yok tıraş fırçamı yaparken beş usta hayatını kaybetmiş yok bilmem kaç poundluk alet ile tıraş oluyorum vs. bunların geri kalanının hepsi kıl-ü-kâlden ibaret benim nazarımda.​
Selamlar,
Bıçak hastalığından yola çıkarak bunun da nasıl bir hastalık olduğunu tahmin edebiliyorum. Hali hazırda bıçak almayı bıraktım. Ama bir aşçı mutfak aleti almayı asla bırakamıyor. Evde 2 mutfak var. 2 sininde dolapları full dolu. Artık başka odaya istiflemeye başladım😂, E tabi bir de kahve var. Bunların hepsininde maşallah maliyeti var😁. O kadar çok başlamak istediğim şey var ki aslında. Ama öncelikle para somrasında zaman gerekiyor bunlara.

Bir tane 250/1000 zwilling bir tane de Kai 3000 im var. Bunlar dışında bir de arkansas ım vardı doğal taş. Onu kırdım😊. Ama yoklugunu hiç aramadım. Eski kemerlerimi de parlatmak için kullanıyorum😂. Bir tane de seramik masatım var 360 lık onunlada tırtıklı bıçaklarımı bileyliyorum.

Ustura bileylemeyi hiç araştırmamıştım. Düz bileylenmesi ilginçmiş. Halbuki benim bıçakların hepsinin bileyleme stilleri ve açıları farklı.

Dedim ya hevesim var. Belki bir gün bu başlığa döner bu yazıyı tekrar okurum😊🙏
 

koraykor

Yeni Kahvesever
Katılım
5 Ocak 2023
kutu oyunlarını ben de çok seviyorum ama oynayacak kişi bulmakta zorlanıyorum, halihazırda 2 kişiyiz ve başlangıç seviyesindeyiz. catan'a üçüncü bulunca hemen oynuyoruz hehe :D
Yeni D&D handbook almış birisi olarak kutu oyunu neyse ama frp oyunlarına adam bulmak hele dungeon master bulmak daha büyük eziyet :confused:
 

teyyaredenkahve

Kahve Masası ✈️
Yönetici
Katılım
28 Nis 2017
Konum
İstanbul
Secim yapsam japon u secerim. Ama ikisini de kullaniyorum yerine gore. Ama kesinlikle damascus olmali😁. Damascusu japonlar daha iyi isliyor. Ama celik kalitesi almanlarin daha yuksek. Ben ulke degilde bicak stillerinin en onemli sey oldugunu dusunuyorum. Benim kullanimimda santoku ve kiritsuke daha uygun oluyor. Ama bir et yapacagim zaman kesinlike avrupa tarzi bir bicak kullaniyorum.

Anliyacagin zwilling de var kai de 😁
@EceJayTamer2022 u da ekleyelim hemen.

Ben genelde Valyrian çeliğini tercih ediyorum. Beskar olursa da hayır demiyorum. Mithril ve Adamantium bıçaklarım da var ama bunları bilemek yorucu oluyor.
 

Teomanak

Tebrikler - Rütbeni Kendin Seç?
Katılım
22 Haz 2022
@EceJayTamer2022 u da ekleyelim hemen.

Ben genelde Valyrian çeliğini tercih ediyorum. Beskar olursa da hayır demiyorum. Mithril ve Adamantium bıçaklarım da var ama bunları bilemek yorucu oluyor.
Pardon 🫣. Bende bunlar yok😁. Google layana kadar ne olduklarını bile bilmiyordum. Açıkça konuşmak gerekirse bu konuda (bıçağın anatomisi) çok bilgili değilim. Farklı stilleri ve kullanım şekillerini biliyorum. Bazıları yumuşak bazıları sert çelik onu biliyorum. Birde sahip olduğum bıçakların bileyleme açılarını. Gerisi bende yok🤣.

Aşçı olarak şunu söyliyebilirim ki, o başlık altında ayrıntılı ekipman bilgisindense, ne kadar çok ekipman kullanmayı bilmen daha önemli. Binlerce mutfak ekipmanı var. Her sene de yüzlercesi daha çıkıyor. Tek bir ekipmana odaklanmaktansa farklı ekipmanları deneyimlemek daha iyi oluyor. Bunun getirdiği en önemli şey de hepsinin çalışma mantalitesine de sahip olduğun için onun yokluğunda veya kötülüğünde çözüm bulman kolaylaşıyor.
 

teyyaredenkahve

Kahve Masası ✈️
Yönetici
Katılım
28 Nis 2017
Konum
İstanbul
Pardon 🫣. Bende bunlar yok😁. Google layana kadar ne olduklarını bile bilmiyordum. Açıkça konuşmak gerekirse bu konuda (bıçağın anatomisi) çok bilgili değilim. Farklı stilleri ve kullanım şekillerini biliyorum. Bazıları yumuşak bazıları sert çelik onu biliyorum. Birde sahip olduğum bıçakların bileyleme açılarını. Gerisi bende yok🤣.

Aşçı olarak şunu söyliyebilirim ki, o başlık altında ayrıntılı ekipman bilgisindense, ne kadar çok ekipman kullanmayı bilmen daha önemli. Binlerce mutfak ekipmanı var. Her sene de yüzlercesi daha çıkıyor. Tek bir ekipmana odaklanmaktansa farklı ekipmanları deneyimlemek daha iyi oluyor. Bunun getirdiği en önemli şey de hepsinin çalışma mantalitesine de sahip olduğun için onun yokluğunda veya kötülüğünde çözüm bulman kolaylaşıyor.
Sanırım bu da benim her konuşmamda söylediğim şeylere geliyor.

"Her ekipman ile iyi kahve demlenebilir, yeter ki elinizdeki ekipmanın sınırlarını bilin ve demlemenin tekniğini öğrenin."

"Amacınıza uygun ekipman alın. En pahalı ekipman, en iyisi değildir."

O metallerin ne olduklarını bilmiyorsan, linç is coming :D
 
Üst