Teoman Bey, işin büyük çoğunluğu gitmiş, çok çok azı kalmış zaten. Bu hayali bence gerçekleştirmelisiniz mutlaka. Üç seneyi geçen geleneksel ıslak tıraş yolculuğumda birçok tıraş aletini deneyimleyebilme fırsatını yakaladım. Üç ya da iki parçalı aletlerden tutun da marketlerde satılan kartuşlu aletlere, jiletli usturadan çelik usturaya kadar. Deneyimlemediğim ve sanıyorum asla denemeyeceğim bir volkanik taşlar kaldı; arkeolog birkaç arkadaş vasıtasıyla kazılardan elde ettikleri bazı volkanik taş parçalarını yakından inceleme fırsatım olmuştu, bu taşlar tabii aşındırıcı değil, bilemede kullanılmaz ama komple bir tıraş aleti olarak kullanılabileceği hissi ciddi ciddi uyanmıştı. Bu düşüncemi elbette paylaşmadım onlarla o zaman ama demek ki paylaşmam için kendi yerini bekliyormuş, ilk kez burada dile getirmiş oldum. Evet, tıraş hobisiyle ilgilenince böyle tertemiz deliriyorsunuz
Hayalinizi neden gerçekleştirmelisiniz birkaç maddede kendi pozisyonumu tecrübe ettiğim, becerebildiğim kadarıyla aktarıp kararı elbette size bırakacağım. Daha evvel ustura ile tıraş olmuşsanız bu dediklerim zaten geçerliliğini Sizin için yitirecek ya da söyleyeceğim şeyleri bıçak bileme tecrübenize dayanarak çoktan adınız gibi biliyorsunuzdur ama o durumda da buraya bakıp mesajdan faydalanacak başka birileri olabilir. Dolayısıyla mesajımı Sizeymişçesine yazarak tüm forumdaşlarla yine de paylaşmak isterim.
Usturalara dair ilk söyleyebileceğim, evet, bence bu işin nirvanaları kesinlikle bu aletler. Çünkü bir kez ustura kullandıktan sonra tıraşa dair tüm bildikleriniz; jiletin agresif hissettirmesi ya da mild oluşundan tutun da tıraş aletini fazla bastırmaktan kaynaklı yaşanılan birkaç lokal çapta tahrişlere kadar her şeye karşı tutumunuz değişiyor. Agresif olarak nitelendirilen ve "Aman sakın"larla sözü edilen jiletli tıraş aletleri; jileti hissettiren yapıda, jilet açıklığının fazla olduğu ya da jiletin normale göre biraz daha dışarıda olduğu, aletin üst ve alt tablasının geometrisinden kaynaklı eğikliğin az olduğu aletler sizin için birer çocuk oyuncağı haline geliyor. Şimdiki söyleyeceğim bizim berberlerde alışık olduğumuz ve ciddi anlamda agresif; ancak piyasadaki birçok jiletli usturadan katbekat daha iyi olan (manevra, burun altına girebilme, etkinlik vb. bağlamlarında) Ali Bıyıklı ve Sedef tarzı usturalar için geçerli değil, ancak çelik usturalar tahmin edilenin ve görünenin aksine uysal, cilt dostu, kendinizi kesmenin gerçekten zor olduğu ve bilhassa da hassas ciltlerde çok iyi tepkiler alınan bir ustura tipi. İşin o paha biçilemez old school ruhu da cabası elbette.
Buradan ikinci maddeye geliyoruz, çünkü ilk maddenin sonuna dile getirdiklerimi size verebilmesi adına belirli talepleri var usturanın. Bu talepleri şöyle sıralayabiliriz: Sizin usta olduğunuz bileme işi ve ardından kılağı diye tabir edilen pürüzlerin giderilmesi için kayışlama. Baktınız, keskinlik sizi tatmin etmediyse de son olarak keten kayış üzeri krom oksitle kayışlama yapılıp ağız daha keskin hale getirilebilir. Sizin özelinizde konuşacak olursam burada problem yaşamayacağınızı tahmin ediyorum, yani ilk alıştırmalardan sonra çabucak toparlayacağınızdan adım gibi eminim. Çünkü usturada bıçak biler gibi eğimli tutma derdiniz yok, yalnızca sırtı tam temas ettirip ileri geri vuruşlarla bileyliyorsunuz. Tabii bu noktada da muhtelif vuruş patternları mevcut. Genellikle tercih edilen X-stroke oluyor. Taş, pasta hususlarında da bu iş Türk Forumlarındaki tecrübeli ustura severlerce 30k taşlar ve elmas pastalara kadar çıkarılmıştı, ancak kendi tıraşlarınızda tercih edeceğiniz usturanız için bu değerlere çıkmak elbette bir zaruret teşkil etmez. Ben doğal taş hiç kullanmadım, o yüzden yorum yapmam doğru olmaz ama maharetli bir elde yalnızca Coticule taşı ile hem bileme hem de finishing yapılabileceğini biliyorum. Yalnız o maharetli el ben olmadığım ve vaktim de zaten buna el vermediği için beni usturaya teşvik eden kıymetli dostum ve arkadaşlarım sayesinde 800 grit Makita (ağız açma), 3k-8k Zwilling (Bahsini ettiğim arkadaşlarım bu taşın Naniwa yapımı olduğunu söylemişti) olmak üzere sentetik taşlarla ağız açıp, bileyip ve en sonunda da strop ile tamamlıyordum. İlk zamanlar benim için bir faciaydı. Ağzını zar zor açtığım ve daha sonrasında sırasıyla 3k-8k taşlarda bilediğim usturamın stroptaki ters bir çekişimle havada kıl kapar vaziyetten kılı hiç yakalayamama vaziyetine evrilmesi inanılmaz demoralize ediyordu, daha sonrasında tabii alışıyor insan ama artan yoğunluk ve tempo ile bir süreden sonra devam ettiremeyeceğimi anladım ve çelik usturalarımla, taşlarla vedalaştım. Bu da mesajınızın sonunda yer verdiğiniz durumla alakalı tamamen. Emek ve zaman talep ediyor bu uğraş hakikaten.
Usturaya niyetlendik, taşlar tamam, ancak hangi usturayı alacağız? Şef olarak Siz de meseleye vakıfsınızdır ki Pakistan menşeli ve bazı Çinli usturalar ekseriyetle kötüdür ve ağız almaz ya da çok fazla uğraştırır bu süreçte, ancak Çin özelinde bir istisna var ki her modelini hem günlük tıraşlarınızda rahatlıkla tercih edebilirsiniz hem de maliyetinden ötürü denemelerinizi yaptığınız ustura haline getirebilirsiniz. O da Gold Dollar adlı ustura ve özellikle de 66 modeli. Bunların karbon saplı modelleri de var, numarasını tam hatırlamıyorum şimdi 200 kusür bir şey olması lazım, onlarla arasında çok bir fark yoktur, ikisi de yumuşak tipli bir çelik, dolayısıyla hangisi ucuz bulunursa tercih edilebilir; ancak gümrüklerde denetimin sıkılaştırıldığı şu zamanda fazla sayıda almamakta yarar var. Bu usturanın uç şeklinin de başlangıca uygun olduğunu düşünüyorum. Çünkü bazı özellikle İspanyol (Filarmonica vb.) usturalarda keskin ağız kısmının sırta göre daha uzun olduğu uç tipleri olabiliyor, bu başlangıç için problem olabilir, keza Barber's notch gibi uç şekilleri de; ancak Gold Dollar dediğim modelde uç şekli yuvarlak (Round) olduğu için diğerleri kadar tedirgin ettirmez. Öte yandan 6/8'lik ölçüsüyle de idealdir. İdeal diyorum çünkü ilk bakışta burun altında vs. problem yaşatacak gibi durur; ancak elinize alıp da çelik suratınıza değdiğinde ne kadar rahat olduğunu anlarsınız. Diğer hobilerin araç gereçleriyle alakalı yorum yapmayayım ama tıraşla alakalı Çin'den alınan ürünlerde hep bir standardizasyon problemi var. Yani fırçada da bu böyle, usturada da. Bakarsınız bir ustura harika bir geometriyle gelir, ancak aynı satıcıdan aynı anda sipariş ettiğiniz ve aynı paket içerisinde gelen diğer usturayı taşa koyduğunuz andan itibaren sağa sola oynar (wobble). Böyle durumlar için de bir elmas plaka edinmek iyi olabilir.
Teoman Bey'e ithafenmiş gibi yazılıp esasında "Usturaya başlamak isteyenler olabilir" düşüncesinden hareketle naçizane tecrübelerimi siz forumdaşlarla paylaştığım bu üç maddeden sonra geleneksel ıslak tıraşa dair düşüncelerimi çok kısaca özetleyeyim isterim. Her ne kullanılırsa kullanılsın amaç en pahalı fırçalarla, en pahalı usturalarla ya da en en en en enle tıraş olmak olmamalı bence. Keyif almak olmalı. Ha tabii eğer ki kişi bu "en" diye tabir ettiklerimle keyif alıyorsa ona diyecek bir şey elbette yok. Vurgulamak istediğim husus iyi bir tıraş için her şeyin en'ine gerek olmadığı kesinlikle. İnanın önemli bir etkinlik ya da bir toplantı öncesinde "Şundan da kullanayım, bunu da süreyim, elimdeki en iyi aleti kullanayım, en pahalı fırçamı kullanayım" diye başladığım tıraşların sonu gereksiz tahriş oldu, tabii tecrübeyle birlikte bu tahriş(ler) lokal seviyeye kadar iniyor; ancak öte yandan olduğum en iyi tıraşlar da ya Babadan kalma küçük domuz kıllı bir fırça ya da küçük bir porsuk fırça, Sedef jiletli ustura, Arko kremle olmuştur. Buna çok kez şahit oldum. Dolayısıyla bu iş tamamen kendi cilt sağlığınızın ön planda olduğu, ardından da bu işten keyif almanın geldiği, bir hayat boyunca devam ettirilebilecek bir uğraş olarak görülmeli kanaatindeyim. İspanya'da Katalonya'da tıraş fırçası üreten bir firmanın sahibi dostum Daniel'in (DaniDom fırçaları) aklıma kazınan çok hoş bir sözü var: "Bir ressamın nasıl kanvası varsa, tıraş olan biz beylerin de kanvası yüzümüzdür, ona iyi davranmalıyız". Dolayısıyla ben bu "kanvası" mahvetmişsem yok tıraş fırçamı yaparken beş usta hayatını kaybetmiş yok bilmem kaç poundluk alet ile tıraş oluyorum vs. bunların geri kalanının hepsi kıl-ü-kâlden ibaret benim nazarımda.