İşin içinden birisi olarak, bizim için son derece kötü bir olimpiyat olduğunu düşünüyorum. Zaten hiçbir zaman istenilen noktalara ulaşamadık, orası da ayrı.
Amatör branşlar için (futbol, basketbol, voleybol vs. dışında kalan dallar) konuşacak olursak birkaç kelam edeyim (çünkü bu dallarda profesyonel sporcuysanız zaten asıl işiniz bu oluyor ve milyonlarca lira kazanıyorsunuz).
Son yıllarda Gençlik ve Spor İl Müdürlüklerine tahsis edilen birçok spor tesisi inşa edildi. Antrenör alımları mülakata dayanıyor ve her federasyon kendi antrenörünü kendi seçiyor. Her ne kadar inanmayacak olsanız da mülakatlarda liyakata önem veriliyor ancak topril hiç yapılmıyor mu, elbette az da olsa oluyor. Biliyor, görüyor, duyuyoruz ancak temel sorun bu değil, bana inanın... 81 ilde, il müdürlüğüne bağlı birçok branşta birçok antrenör ücretsiz eğitim veriyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı'na bağlı Türkiye Sportif Yetenek Taraması Projesi ile tüm Türkiye'de eş zamanlı olarak milyonlarca çocuk yetenek testlerine tabi tutularak yeteneği olduğu branşa yönlendiriliyor. Yine GSB bünyesinde birçok proje ile çocuklar küçük yaşlarda spor ile ücretsiz olarak tanışma fırsatı buluyor. Sporcu Eğitim Merkezleri ve Türkiye Olimpiyat Hazırlık Merkezleri'ni hak eden sporcular genç yaşlardan itibaren bu modern tesislerde yatılı kalıyor, süper yemekler tüketiyor, masöründen fizyoterapistine kadar tüm imkanlar bu sporculara seferber ediliyor ve maaş bağlanıyor. Her şey çok güzel gözüküyor değil mi? Kağıt üzerinde öyle zaten. Bir de şu açıdan bakalım:
Yapılan tesisler bazı illerde yeterli olsa da her ilde sporcuların ve antrenörlerin ihtiyaçlarını karşılayacak durumda değil. Ama kağıt üzerinde her ilde spor salonu var.
İstisnaları hariç tutuyorum ancak antrenörlerin çoğunda olimpiyat gibi bir hedef yok, olmasına imkan da yok. Çünkü antrenörler bakanlıklar nezdinde henüz tanımlı bir meslek bile değil. En düşük memur maaşını (32-33 bin TL) alıyorlar. Bu yüzden çoğu antrenör mesai dışında özel salonlarda özel ders peşine düşüyor. Çoğu antrenörün asıl derdi olimpik sporcu değil, geçim derdi oluyor. Aynı kurumdaki temizlik görevlileri, güvenlik görevlileri, lise mezunu teknikerler antenörlerden ciddi anlamda daha fazla maaş alıyor... Çoğu ilde iş bilmez, sporla alakası olmayan imamlar pardon İl Müdürleri antrenörleri birçok gereksiz proje ve iş ile uğraştırıyor. Mobbing ile onların enerjisini ve çalışma isteğini emiyor. Bakanlık nezdinde de performans antrenörü, temel eğitim antrenörü gibi bir kavram yok, herkes antrenör. Yani bugün olimpik bir antrenörseniz, olimpiyatlardan sonra kendinizi 4-5 yaşında şımarık bir çocukla derste bulabilirsiniz. Ama kağıt üzerinde 81 ilde birçok dalda antrenör var...
Avrupa sistemlerinde olan yetenek taraması projelerinde çok eksik var. Çocuklar çok geç yaşlarda (3.-4. sınıf) testlere tabi tutuluyor ve test parametrelerinde eksiklikler var. Örneğin sırf esnek diye 10 yaşındaki kıza cimnastiğe yeteneklisiniz diyorlar ancak o yaştan sonra bir kızın cimnastikçi olma şansı sıfıra yakın. Ya da binicilik çıkıyor diyelim ama o ilde at yok, gibi gibi.
Tabii test sonuçlarında tek branş çıkmıyor ancak sonrasında da çocuk İl müdürlüğünün ilgili antrenörüne yönlendirildiği için normal bir kursiyerden pek farkı kalmıyor hatta o yaşa ve seviyeye kadar antrenörün hali hazırda yetişmiş sporcuları olduğu için yetenekli bulunan çocuk o gruba adapte olamıyor. Ama kağıt üzerinde yetenek taraması var...
Sporcu Eğitim Merkezleri ve Türkiye Olimpik Hazırlık Merkezleri'ne diyecek çok bir şeyim yok ancak sayıları çok yetersiz. Zaten izlediğiniz sporcuların tamamı bu merkezlerde yetişiyor.
Bizim altyapımızdaki asıl sıkıntı: EĞİTİM SİSTEMİ! Saat 08.00'dan 16.00-17.00'a kadar okulda olan bir çocuğa siz hangi sportif eğitimi vereceksiniz? 17.00'da çık, eve git, yemek ye, salona gel, o yorgunlukla birkaç saat antrenman yap, eve git, ödevlerini yap ve yat. Çocuğun kendine ayıracağı zaman? Yok. Tüm bunlara rağmen başarılı sporcular yok mu? Var. Ama bir de onlara sorun ne zorluklarla o başarıyı elde etmişler... Zaten sayıları da çok az. Artık bir çocuğu çok uzun yıllar salonlarda tutabilmek çok zor. Çünkü çok klasik ama cidden çocuklarımız yarış atı gibi. İlkokullarda beden eğitimi dersi yok, çocuğun tenefüste koşturmaktan başka yapacağı herhangi gibi bir fiziksel aktivide de yok. Sonuç; doğru düzgün sıçramayı, atlamayı, atmayı, tutmayı vs. bilmeyen bir nesil. Koordinasyon, kuvvet ve esneklikten yoksun milyonlarca çocuk... Bu çocukları 7/24 salonda tutsanız bile bu eğitim sistemi olduğu sürece değişen hiçbir şey olmayacak, üzgünüm. Bizde herkes integral bilmek zorunda olduğu sürece başka ülkeleri alkışlamaktan öteye gidemeyeceğiz.
İşin bir de maddi boyutu var tabii ama oralara hiç girmiyorum.