Cevap: Türk Kahvesi Hakkında
Eski konuyu sağlam bir şekilde hortlatmış olacağım ama...
Ben birkaç ay öncesine kadar granül kahvemsileri kahve niyetine içen birisiydim ve Türk kahvesi sevmezdim. Çünkü tadı su gibi, aroması keyifsiz gelirdi ama bunun nedeninin bana kahve diye verilenlerin Kurukahveci Mehmet Efendi ve diğerleri gibi 35. kalite ve bayatın bayatı şeyler olduğunun farkında değildim.
Bir gün nedensiz bir şekilde canım Türk kahvesi tarzında kahve içmek istedi, üşenmedim gittim kuruyemişçiden taze çekilmiş kahve aldım ve milletin yaptığı şekilde yaptım. Sonuç daha güzel ve neskafeye tercih edilecek bir kahveydi. Bu şekilde iki üç gün keyfim yerindeyken aynı kahveden zevk almamaya başlayınca kaçınılmaz olarak Google Amcaya danıştım ve öğrendim ki çekilmiş kahvenin bayatlaması günlerle değil dakikalarla ifade edilirmiş.Üstelik Türk kahvesi olarak kullanılan çekirdekler çöpten bir durak önce inen süprüntülermiş...
Kaçınılmaz olarak bir adet Sözen edindim ve Yemen Mocca çekirdek aldım ( İşime yarayan bilgilerin çoğunluğunu buradan edindiğimi özellikle belirteyim) ve şimdi kahve içimi çok daha keyifli hale geldi.
Halen ona devam ediyorum ama aldığım kahve siparişle kavrum değilmiş ve homojen bir kavurma olmamış, çok da beklentimi karşılamadı (biraz ucuz etin yahnisi olayı)
Hevesle yeni sipariş ettiğim Colombia Supremo çekirdeklerimi bekliyorum, bakalım nasıl olacak...
Tabii bu süreçte kendimce, damak tadıma uygun gelen bir pişirme tekniği geliştirmiş oldum, ya da geliştirmek çok iddialı oldu, belirledim diyelim.
Şöyle ki,
Öncelikle belirteyim, klasik fincanlarının miktarı keyif alma anlamında yetmiyor, çay fincanı olan büyük fincanlardan kullanıyorum ve bakır cezve edinmedim, gerektiğinden de pek emin değilim.
Cezve işlem kolaylığı için kahve yarıda kalacak kadar büyük olmalı, miktar konusunda gram bazında hassasiyete gerek duymuyorum, çekirdekten çekirdeğe değişecek sanırım ama şu anda 3.5-4 tatlı kaşığı çekirdek kullanıyorum,
Cezveye kahveyi ve buzdolabından çıkan soğuk suyu koyup, 20-30 saniye fazla başını döndürmeden, nazikçe karıştırarak ilk özleşmeyi sağlıyorum, daha sonra ocağın en küçük gözünde kısık ateşte pişirmeye başlıyorum, 3-5 dakika sonra cezveyi tutup üst kısmı dalgalanacak, yüzeyi alt üst olacak şekilde 2-3 kere sağa sola kısa hareketlerle silkeliyorum, böylece yüzeydeki kahve katmanının çoğu kahve suyuna karışıyor, kalanlar da köpüğü oluşturuyor ve ondan sonra cezveyle işim bitiyor, toplam 15 dakika sonra ocaktan alıyorum.
Benim için hazır olduğunun göstergesi, yüzeydeki ilk ploplama
Yani aynı lavların fokurdaması gibi ilk ploplama olduğunda derhal ocaktan alıyorum ve kahve kaynamamış oluyor.
Burada önemli olan ateşin seviyesini belirlemek, eğer 15 dakikada hala ploplamıyorsa altı çok kısık, 5-10 dakikada plopluyorsa çok açık demek, kaynadıysa geçmiş olsun, o kahve sizlere ömür ama hala ploplamadıysa biraz altını açarak sürenin uzamamasını sağlıyorum ( daha uzun süreleri denedim, ısı yükselmese bile acılaşma başlıyor)
Ve acı bir şey içmek istemiyorsanız öyle çok bilmişlerin hava atarak anlattığı gibi bir taşım, iki taşım falan asla kaynamamalı, ilk plop pişti demek. Soğuk su ve kısık ateş kombinasyonu kahveyle suyun iyi özleşmesini (demlenmesini) sağlayan 15 dakikalık süre boyunca yanıp acılaşmasını önlüyor.
Ben bu şekilde, tam sevdiğim şekilde, yoğun gövdeli ve içimli, kahve ruhunu da koruyan bir kahve elde ediyorum.
Önemle belirteyim ki, ben ne kahve uzmanı, ne barista ve hatta ne de kahve içiminde tecrübeli birisiyim. Hatta dediğim gibi neskafeyi kahve zannedip içmeyi bırakalı daha birkaç ay oldu, o nedenle kendimce tekniğim bir "doğrusu budur" ukalalığı olarak alınmasın, kendi zevkime göre yapım şeklimi yazdım sadece.
Herkese kahve keyifli günler dilerim