Evet elbette. Ben fermente tatları-kokuları seven biriyim, diğer tatları baskılamadığı sürece. Bu aromalar bazı kahvelerde daha belirgin olabiliyor. Sao Pedro da bu kahvelerden biri ve ben sirke gibi kokuyor derken olumlu bir anlamda söylemiştim. Benim hoşuma gidiyor farklı, alışılmışın dışında ve bu kadar belirgin tatlar.
Bira sevmeyen arkadaşıma önce belgian blonde, daha sonra kriek, red ale, siyah bira ve yakima ipa içirdim. Siyah biraya "kola bu" deyip nefret etmesi haricinde artık biraya karşı daha ılımlı olduğunu söyleyebiliriz. Alışma meselesi aslında pek çok şey
Güzel paylaşım.
Olumsuz diyerek örneklememiştim ben de zaten, esas amacım genel bir bakış açısı sunmaktı öncelikli olarak.
Ben de kardeşime Kombucha'ya sirke bu diye içmeyince, sirke içirdim.
Sonra Kombucha'yı severek içti.
Bira konusunda siyah bira türleri genel olarak ülkede çok tüketilmiyormuş sanırım. Knidos'un baş üreticisi ile konuşmuştuk bunu. İlginç bir toplumsal lezzet yönelimi sorusu sordurtmuştu bana kendi içimde bu durum. Kahvede en acısını en koyusunu arayan genel kitle siyah bira gibi yoğun kavruk maltlardan gelen aroma ve lezzetlere neden yönelmez. Cevaplar toplansa gerçekten çok ilginç bir düşünce birikimi yapar bu soru.
Bir de genel olarak gördüğüm, yeme içme çevrelerine anlattığım bir durum var. Meslek gereği sağolsunlar öncelikli alkol olmak üzere yeme içme lansmanlarına davet ediliyorum, kapalı tadımlara giriyorum. Genel olarak gastronomi alkol camiası da nitelikli kahveyi lezzet olarak şeytanlaştırmış ya da uzak durulması gereken diyarlar statüsüne koymuş durumda. Hatta bununla ilgili isim vermeyeyim uzun zamandır yeme içme yazarlığı yapan bir tadımcı yazar ile fikir münakaşası yapmıştık. Kendisinin görüşü kahvenin bir adabı ve düsturu olduğu o düstur ve geçmişten dolayı olması gereken lezzet referansının espresso bazlılar ise İtalyan stili, Türk Kahvesi ise Mehmet Efendi stili olması gerektiği üzerineydi. Ben kökten karşı donelerle tam zıttını savundum tabi ki. Benim için genel gastronomi camiasının (alkolü de içerisine alırsak) nitelikli kahveyi hala kabullenemediği yönünde bir fikir sahibi olmama yaradı bu durum.
Ve bahsettiğim soru üzerine düşünmeye itti. Kraft Birada mesela gastronomi camiasından belli insanlar IPA gibi yüksek bitterlik ve aromatik içeren lezzetlere olumlu bakarken bir Kenya ya da Etiyopya niteliklisi için çirkin, çok ekşi, yanlış bu gibi yorumlar yapabiliyor. Bunu düşündüğümde o yazardan da aldığım cevabı birleştirdiğimde şu düşünce sonucuna ulaştım, doğruluğu tartışılır tabi.
Genel lezzetlerle ilgilenen zevk sahibi insanlar lezzetlerin ilerici olmasını değerlendirmesinden önce o ürünün tarihi kökenine bakıyor. Kraft bira öncesinde de Ale tipi biraların dünya genelinde lezzet hakimiyetini düşündüğümüzde, aslında Kraft Biracılığın bir yönü de eski ve güzel olanı diriltmek. Bu o kişilere ve geneline iyi anlamda hitap edici geliyor ve sahiplenebiliyorlar. Nitelikli Kahvede ise tam bir diyalektik işleyiş söz konusu. Gelenekseli sahiplenmiyor, yaptığının hemen hemen zıttını yapmaya çalışıyor. Üretim özelinde, kavurma özelinde, reçete özelinde ince detay ve şeffaflık güdüyor. Bu da genel zevk sahibi kitle için fazla agresif geliyor ve irite oluyorlar anladığım.
Neden bunu bu kadar anlattım? Geçtiğimiz aylarda Maltepe Gastronomi bölümüne atölyemde derslerine katkı sağlamak amacıyla tadım atölyesi düzenlemiştim. Dediğim birşey vardı Gastronomi hala Nitelikli Kahveyi sahiplenmedi diye. Ve sahiplense bugün sektör ve tüketim bambaşka bir yerde de konumlanabilir demiştim.
Güzel bir fikir birikimi olur bence bu myhabbetten, hatta forum konusu açılabilir. Bir fikir paylaşımı güdebiliriz. Ne dersiniz? Sizin ve diğer arkadaşların da fikrini almak isterim.