- Abi sen bilmiyorsun, bu kahvenin öyle manyakları var ki; kahve öğütmek için el değirmenine 6-7 bin para veriyorlar.
- Aptallık ya...
O günkü goygoyun içinde geçen küçük bir diyalogdu bu sadece. Maykıl, arkadaşları ile eğlendiği bir gecenin sonunda, yüzünde keyifli bir tebessüm ile evinin yolunu tuttu. Eve gelince duş alıp hemen yattı. Ertesi gün erkenden uyanıp şehirde gezmek niyetindeydi.
Sabah uyandı. Uykulu gözlerle aheste aheste mutfağa yöneldi. Bir cezveye su koyup yumurta haşlamak niyetiyle ocağın gazını açtı. Kettle'da su kaynatıp dolaptan Jacobs kahve kavanozunu çıkardı. Su hemen kaynamıştı. Kahvesini demledi. Bir nefes çekti. "Kahve güzel şey" diye geçirdi içinden. Yumurtaları ısınmakta olan suya attı. Oturup kahvesini içecekti ama kahve çok lezzetsiz gelmeye başlamıştı. Zar zor bitirebildi kupadaki sıcak içeceği. Kahvenin bayatladığına hükmedip, çok da üstünde durmadı. Hafif bir kahvaltı yapıp kendini dışarı attı Maykıl.
Şehrin iki yakasını da dolaşmış, bir hayli yorgun düşmüştü Maykıl. Gözüne acayip isimli bir kahve dükkanı ilişti, içeri girdi. Menüde alışık olduğu kahve çeşitlerinin altında "3rd wave" adında bir başlık daha vardı. Bu başlığın altında "V60, chemex, aeropress, wush-wush, geisha, Ruanda" falan yazıyordu. "Beyaz yakalı silkeleme oyunları bunlar" diye düşünüp gülümsedi, ama güzel bir gün geçirmişti, üstüne yeni bir şey denemekten ne zarar gelebilirdi ki?
Garson/barista ile anlaşılamayan 5 dakikalık bir konuşmadan sonra visikstili bi' şey söylemişti işte. Amaaan hepsi kahveydi sonuçta. Önüne gelen viski bardağını görünce istemsizce ters ters baktı. Bu bardakta kahve ikram etmek... yani saçma değil mi? diye düşünürken, amaaaan, dedi kendi kendine, içeyim de kalkayım.
Bardağın ortalarına geldiğinde garson/baristayı çağırıp "Bunun içine ne kattınız?" diye sordu. Bir şey katılmadığını öğrendi. Sonra kalkarken bir paket öğütülmüş kahve, V60, filtre kağıdı falan aldı. Eve gelip hemen demledi, olmadı. Araştırdı, forumlara girdi, sorular sordu, ezildi, horlandı, 6 bin liraya ikinci el değirmen aldı, 7 bin liraya kuğuboyunlu kettle aldı, beşaltıonsekiz tane daha dripper aldı, üçbeşsekiz çeşit daha filtre, ondokuzseksenaltıyedi farklı kahve, bir kettle daha, bir dripper daha, mokapotaeropresssifon aldı. Mutfağı ekipmanla doldu, birini kullansa öteki kalıyor, onu kullansa beriki tozlanıyordu. Ne yapacağım, diye kara kara düşünürken birkaç değirmen daha satın aldı. Mutfağını kahve ekipmanlarına göre düzenledi. Forumlara girip önüne çıkan herkese hakaret etti, her şeyi eleştirdi. Kendini kötü hissetmeye başladığında gidip ışıklandırmaekipmanlarıpahalıkameravemikrofon aldı, kahve videoları çekmeye başladı. Üç değirmen daha aldı. Yedi dripper daha...
Mutfakta zor yürüyordu. Hergün altmışsekizyetmişbuçuk gram kahve içmek zorunda hissediyordu.
Evin kolonları kadar büyük bir soğuk demleme şeysi aldı. Sürahilerbardaklar aldı. Hayatını kahveye adadı, kafein komalarına girdi, anksiyetesi azdı, etrafında insan kalmadı. Kırklıfiltre satın aldı. Kargoyu teslim alınca foruma girip yeni gelen bir acemiyi ezdi, biraz öfkesi dindi. Sonra bokgibikahvekavurankavurucunun övüldüğünü gördü. Sinirleri tepesine sıçradı. Hemen sakinleşmek için bi' kahve demledi. İçti, içti, sinirleri daha da sıçradı, ağzı köpürmeye başladı, elleri kasıldı, vücudu titremeye başladı, göğsünün sol tarafına kramp girmeye başladı, nefesi sıkıştı...
Maykıl uyandı. Nefes nefeseydi, ter içinde kalmıştı. "Şükürler olsun, rüyaymış" dedi. Derin nefesler alarak kendini sakinleştirdi. Su içmek için mutfağa gitti. Mutfağın kapısını itti, ışığı açtığında devasa kahve ekipmanlarıyla dolu olduğunu gördü. "HAAAYIIIIRR!" diye bağırarak duvarları yumruklamaya başladı, kendinden geçip çelik kapıya kafa atınca gözleri kararıp yere düştü.
Maykıl uyandı. Ter içindeydi. "Ne rüyaydı be!" diye düşündü. Başucundaki ışığı açtığında ayakucunda, yatmadan önce demlenmesi için hazırladığı devasabüyüklüktekisoğukdemlemeşeysini gördü. Kahve demleniyordu "şıp...şıp...şıp..."
Maykıl'ın gözlerinden yaşlar boşanmaya başladı, göğsüne bir öküz oturmuştu sanki. Yatağına geri uzandı, cenin pozisyonunda hıçkıra hıçkıra ağladı. Ağlarken yorgun düşüp uyuyakaldı.
Hava aydınlandıktan sonra uyandı Maykıl. Kendini hiç iyi hissetmiyordu. Üstünde bir ağırlık vardı. Ayakucuna baktığında soğukdemlemeşeysi falan göremedi. "Herhalde rüyaydı" diye düşündü. Kalktı, elini-yüzünü yıkadı. Mutfağa yöneldi. Yavaşça kapıyı açtığında kendisini taze kahve kokusu karşıladı. Tanımadığı biri mutfak tezgahına 5bindolarlık bir kahve makinesi kurmuş, onda kahve demliyordu. Arkası Maykıl'a dönüktü. "Siz kimsiniz?" dedi Maykıl. Cevap alamadı. Yaklaştı, yabancıyı omzundan tutup sarstı: "Kimsin birader?!"
Yabancı döndü, ama... yüzü yoktu. Yüzünün olması gereken yerde sonsuz bir karanlık vardı, bomboş, ucu bucağı olmayan bir karanlık. Yüzünü dönmesiyle beraber bu karanlık yavaşça etrafa yayılmaya başladı. Her yer karanlık tarafından yutuldu. Maykıl çok korktu. Sesi çıkmıyordu. Eli-ayağı tutmuyordu. Karanlık silüet her yeri sarmıştı. Bağırmak için ağzını açtı, çığlığı bir sessizlik olarak kendi kafasında yankılandı. Üç boyut yok oldu. Boyutsuz bir gerçeklikte katatonik vücuduyla yüzmeye başladı Maykıl.
Sonra uyandı. Çok korkmuştu. Bir an öldüğünü sanmıştı. Hemen telefonunu eline alıp saate baktı, 11:23 idi saat. Eline almışken forumlara da bir girmek istedi. Girince yoxtumdripper adında yeni bir başlık gördü. Bir gecede 3 sayfa yazı yazılmıştı hakkında. Herkes çok övüyordu. Bu yoxtumdripper 4 farklı kahve demleme yöntemini birleştiriyor, aromatikleri hapsediyor, yanlış demleme sonucu kahveden verim alamazsanız sizinle dalga geçiyor, sonra gönlünüzü alıp ayaklarınıza masaj yapıyordu. Yoxtumdripper'ın sitesine girdi Maykıl, tanışma indirimi olarak 8bin lira yerine sadece 5bin liraydı. "Bu fırsat kaçmaz." diye düşünüp sipariş etti hemen. Foruma girip "Ben de şimdi sipariş ettim. Heyecanla bekliyorum.
" yazdı. yoxtumdripper firma yetkilisi de hemen altına "@maykıl çok teşekkür ederiz.
siparişinizi hemen işleme aldık. bugün kargoya vereceğiz." yazdı. Kendini önemli hissetti bunu okuyunca Maykıl. Yine saate baktı, 11:45'ti saat. Haftasonu tembelliğiyle yataktan kalktı. Duvardaki "Hayatın anlamı kahvedir kahve!" yazan tabloya baktı. Gülümsedi. Lavaboya doğru yönelmişti ki birden durdu, başından aşağı kaynar sular döküldü sanki! Bu tablo yoktu ki! Nasıl yani? Arkasını döndüğünde odasını sıcak kahvenin bastığını gördü. Sel gibi duvarlardan kahve fışkırıyordu. En sevdiği kavurucular da bu kahve deryasında neşeli neşeli yüzüyor ve "Hayatın anlamı kahvedir kahve!" diye şarkı söylüyorlardı. Sıcak kahve Maykıl'ın ayaklarını ıslatmaya başlayınca irkildi.
Maykıl uyandı. Telefonunu alıp hemen psikoloğunu aradı. Birkaç kez çaldıktan sonra telefon açıldı: "Buyrun espressoperfetto, nasıl yardımcı olabilirim?"
Maykıl uyandı. Akşam olmuştu. "İkindi vakti uyursan olacağı bu işte." diye düşündü. Soluna döndüğünde 90-60-90, sarışın, şehla gözlü, Fransız bir kahve paketiyle karşılaştı. "Dün gece çok iyiydin." deyip mutlu mutlu gerindi kahve paketi. "Hızlı bi' sabah kahvesi yapalım mı, şipşak?
" dedi kahve paketi.
Maykıl uyandı. Uyanırken çığlık atmış olacak ki, ev ahalisi başına üşüştü hemen. "NOOOLDU NOOOLDUU?!" diye bağırdılar. "Kötü bir rüya gördüm." dedi Maykıl. Su verdiler, içti. Sırtını sıvazladılar, sakinleşti. "Kalk, kalk, kahvaltı yapalım da kendine gel." dediler. Yavaş yavaş kalktı. Biri koluna girdi, lavaboya götürdü Maykıl'ı. Uyku sersemi bir şekilde musluğu açtı, yüzüne su çarptı, musluğu kapadı. Lavaboya dayanıp rüyanın şokunu atlatmaya çalıştı. Sonra birden hatırladı! E Maykıl yalnız yaşıyordu! Ev ahalisi kimdi ki! Birden belini doğrulttu. İçeridekiler hırsız mıydı, yoksa yine bir rüyada mıydı? N'oluyordu acaba? Heyecan ve korku birbirine karışmıştı Maykıl'ın içinde.
Aynaya baktı. Aynada Amazon indirimi gördü, tıklaya tıklaya üçdripperbeşsepetaltıfiltredokuzkahve aldı. Foruma girip indirimdeki kahveleri soruşturdu. Güvendiği üyelerden onay alınca siparişinden emin oldu. Tekrar yüzünü yıkadı, mutfağa gitti. Ev ahalisi kahvaltıyı hazırlamıştı. Oturdu, mutlu mutlu kahvaltısını etti, kahvesini içti, hayat güzeldi ya...